MİCROSOFT Amerika’nın Seattle kentinde 1975 yılında kurulmuştur. Kuruluş gayesi “ Her ev ve her masada bir bilgisayardır”.Üniversite öğrencisi 2 kişi tarafından kurulmuş bir dünya devidir. Kurucuları Bill GATES ve Paul ALLEN dir.Dünyada milyarlarca pc de kulanılan Windows işletim sistemi bu deve aittir. Aileile ilgili kompozisyon örneklerini sizler için kısa ve uzun yazılar olarak uygun başlıklarla ve giriş gelişme sonuç bölümleriyle oluşturduk. Aile konulu kompozisyonların yer aldığı bu sayfada aile sevgisi, ailenin önemi konuları üzerinde durduk. GerçekBir Hikaye “Buzdan Heykel” Dilaver AJDER tarafından 24 Temmuz 2022 24 Temmuz 2022 tarihinde yayınlandı tarafından 24 Temmuz Ödevşu şekilde: Alçakgönüllülük ile ilgili kısa bir masal yazınız. Çok eski zamanlarda sık çalılıkların olduğu bir orman varmış. Bu ormandan farklı farklı hayvanlar yaşarmış. Onların inde yavru bir aslan varmış. Bu aslan çok alçakgönüllüymüş. anlatılanbu olay adapazarında yaşanmış gercek bır olaydır. Kısa bir süre önce cehaletten hattini aşacak biçimde örtüsüz ve uygunsuz biçimde gezen züleyha kardeşimiz günün birinde kendisine hakkı ve doğru yolu gösteren bir arkadaşı sayesınde.içtenlikle tesettüre girer.Ama bu tesettur onun ıcın kısa bır sure olmustur. Ng2jxVc. Anne Hakkı ile ilgili masallar, öyküler ve diğer içerikler Annenin Hizmete İhtiyacı Var Dini Hikâye-ÖyküAnnesini Darıltan Alkame Dini Hikâye-Öykü Anne Hakkı ile ilgili 2 içerik bulundu Aile Ve Anne İle İlgili Hikayeler Öyküler Deli Sevdam Aile ve anneyle ilgili hikayeler öyküler, Değerler eğitimi aile ve anne ile ilgili hikayeler öyküler, Aile ve anne konulu hikaye ve öyküler, Anneler günü hikayeleri, anneler günü ile ilgili hikayeler, en güzel anneler günü hikayesi, anneler gününe özel hikayeler, annelerin değerini anlatan hikayeler, annelere özel hikayeler, anneler günü ile ilgili öyküler… Annenin Fedakarlığı Çocuk, babasından aldığı harçlığı vaktinden önce bitirmiş ve günlerdir istediği top için yeterli parayı biriktirememişti. Birkaç hafta sonra yaz tatiline girecek olması, onu bu konuda endişelendirip yeni kaynaklar aramaya sevkediyordu. Evlerine gelen son aylık dergide "Her hizmetin bir ücret karşılığında olduğu"nu okuyunca, sevinçle havaya sıçradı. Buna göre, ailesine yaptığı yardımların da bir karşılığı olmalıydı. Çocuk bu fikirle harekete geçip gördüğü işlerin listesini çıkardı ve bunların yanına da ücretlerini yazdı. Fırından ekmek almak için 200, çöp dökmek için 100, annesiyle pazara gitmek için 500 lira hiç de fazla toplamı 25 bin lira tutan listeyi imzalayıp annesinin çantasına koyduğunda, bu akıllıca keşfinden dolayı gözleri ertesi gün yatağının başucunda 25 bin lira ile birlikte küçük bir kağıt parçası buldu. Kendi hazırladığı listeye benzeyen ve annesinin imzasını taşıyan kağıtta"Seni hayatım pahasına dünyaya getirmenin, yıllarca bezlerini yıkamamın; binbir güçlükle besleyip büyütmenin karşılığı, sadece sevgindir ve yanağından aldığım bir öpücüktür" yazıyordu. "Kazandığın parayı güle güle harca yavrum."Cüneyt SUAVİ Aile ile ilgili kısa bir öykü, Aile ile ilgili Hikaye Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu. Çocuk babasına -Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun, diye sordu… Zaten yorgun gelen adam, -Bu senin işin değil, diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk -Babacım lütfen, bilmek istiyorum, diye üsteledi. Adam -İlla da bilmek istiyorsann, 20 milyon, diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk -Peki bana 10 milyon borç verir misin, diye sordu. Adam iyice sinirlenip -Benim senin saçma oyuncaklarına ve benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat, dedi. Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı. Adam sinirli sinirli; "Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder ?" diye düşündü Belki de gerçekten lazımdı… Yukarıya, çocuğunun odasına çıktı ve kapyıı açtı… Yatağında olan çocuğa -Uyuyor musun, diye sordu. Çocuk -Hayır, diye cevap verdi… -Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim, dedi. Çocuk sevinçle haykırdı -Teşekkürler babacığım… Ve hemen yastığının altından diğer buruşmuş paraları çıkardı. Adamın suratına baktı, yavaşça paraları saydı. Bunu göre adam iyice sinirlenerek -Paran olduğu halde neden para istiyorsun? Benim, senin saçma Çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok, diye yeniden kızdı… Çocuk; -Param vardı ama yeterince yoktu, dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı -İşte 20 milyon… Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?.. Annenin değeri hakkında bir hikaye Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir çocuk varmış. Bir gün Tanrı’ya sormuş; "Tanrım, beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler. Fakat, ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?" "Tüm meleklerin arasında senin için bir tanesini seçtim, O seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana hergün şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın." "Peki, insanlar bana birşey söylediklerinde, dillerini bilmeden, söylediklerini nasıl anlayacağım?" "Meleğin sana dünyada duyabileceğin en tatlı ve en güzel sözcükleri söyleyecek. Sana konuşmayı, dikkatle ve sevgi ile öğretecek." "Peki, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım?" "Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek." "Dünyada kötüler olduğunu da duydum. Beni onlardan kim koruyacak?" "Meleğin seni kendi hayatı pahasına da olsa koruyacak." "Fakat, ben seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm." "Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve ulaşmanın yolunu öğretecek." O sırada cennette bir sessizlik olur ve dünyanın sesleri cennete kadar ulaşır. Çocuk gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru sorar; "Şimdi gitmek üzere isem, benim Meleğimin adı ne?" "Meleğinin adının önemi yok yavrum. Sen onu, "ANNE" diye çağıracaksın." ANNE VE EVLADI hikaye Annemin yalnızca bir gözü vardı. Ondan nefret ederdim… Çünkü bu durum beni utandırıyordu. Ailemizi geçindirmek için okulda aşçılık yapardı. İlkokulda iken bir gün annem bana merhaba demeye gelmişti. Yerin dibine geçmiştim. Bunu bana nasıl yapabilirdi? Onu görmezden geldim. Ona nefretle baktım ve oradan kaçtım. Ertesi gün sınıfta bir arkadaşım dedi ki“Eeee, senin annenin yalnızca bir gözü var!” Yerin dibine girmek istedim. Ve de annemin ortadan kaybolmasını istedim. Bu yüzden o gün onunla karşılaşınca dedim ki, “Beni gülünç duruma düşüreceğine ölsen daha iyi?!!!” Annem karşılık vermedi. Dediklerim hakkında bir saniye bile durup düşünmedim çünkü çok kızmıştım. Onun duyguları beni ilgilendirmiyordu. Onu evde istemiyordum.. Çok çalıştım ve Singapur’a okumaya gittim. Sonra evlendim. Kendi evimi aldım. Çocuklarım oldu ve hayatımdan memnundum. Bir gün annem beni ziyarete gelmişti. Kaç yıldır beni görmemiş ve torunlarını tanımamıştı. Kapıya gelince çocuklarım ona güldüler. Ona “Evime gelip çocuklarımı nasıl korkutabilirsin! HEMEN BURADAN GİT!” diye bağırdım. Buna annemin sessizce “Kusura bakmayın. Yanlış adrese geldim galiba” dedi ve gözden kayboldu. Bir gün mezunlar toplantısı için okuldan bir mektup aldım. Karıma “iş seyahatine gidiyorum” diye bahane uydurdum. Mezunlar toplantısından sonra sırf meraktan eski eve gittim!!!. Komşularım, annemin öldüğünü söylediler. Hiç üzülmemiştim. Bana verilsin diye annemin bıraktığı bir mektup verdiler. “En sevgili oğlum, her zaman seni düşünüyorum… Singapur’a gelip çocuklarını korkuttuğum için üzgünüm. Mezunlar gününe geleceksin diye çok sevinmiştim. Ama seni görmek için yataktan kalkabilir miyim bilemiyorum. Sen büyürken sürekli bir utanç kaynağı olduğum için üzgünüm. Biliyor musun… sen çok küçükken bir kaza geçirmiştin ve gözünü kaybetmiştin. Anne olarak senin tek bir gözle büyümene dayanamazdım. Bu yüzden sana kendi gözümü verdim… O gözle benim yerime görüyor diye seninle o kadar gurur duyuyordum ki. Bütün sevgimle….. Annen… Anne konulu bir hikaye Kapıdan içeri girer girmez neşeyle bağırdı "anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?""görmüyor musun? Telefon la konuşuyorum."Hiç kimsenin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı şey erteleniyordu telefon ve Araba söz konusu de eve misafir gelecek oldumu kendisine hiç yer kalmıyordu. Nerelere gitsindi?Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan Tencere kaşık sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti. "sana yardım edeyim mi?" dedi en sevimli halini takınarak. Annesi manalı manalı baktı. "hayırdır. Bir yaramazlık filan. Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten."Yorgunluk nasıl bir şeydi. Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır "nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni" Diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi. Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, ne diye annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu."anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor." "uykuya dalayım da gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum."Bu kelimeden nefret ediyordu. Yorgunum. Yorgun olduğumdan. Böyle yorgun yorgunken…"anneciğim sen yorulma diye…" "yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz." "hani siz yoruluyorsunuz ya…" "eeee…." "ben de oynamaktan yoruluyorum." "ne yapayım?" "bilmem…"Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı. Işıklar söndü öfkeyle söylenmeye başladı."mum da yok" diye diye karıştırdı dolapları el sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavsan masalını anlatışını. Deli tavşanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavsan kafası yaptı. "bak deli tavsan" diyerek parmaklarını gecen arabaların farları duvardaki tavsana yol açtı. Tavsan alabildiğine hür dolaştı sağda kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü o minik avuçların açılmasıyla yavaşça kanepeden aşağı sonra ışıklar geldi. kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti birden. Kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini. Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu. ANNENİN ÇOCUĞUNA SEVGİSİ HİKAYE, ÖYKÜ Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Ona göre; nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu her zaman. Ama ilkokula başlayınca işler değişti. Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, ilk önceleri onlara inanmadı çünkü herkes birbirini kıskanıyordu. Ama bir kaç yılda gerçeklerle yüzleşti. Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahipti. "Badem" dediği gözleri ise şaşıydı. Vücudu da bir serviyi andırmıyordu. Demek ki, annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti. Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu. Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü ve kendisini hala çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi. Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica etti. Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu. Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı. Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat ettiler. Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye yük olmazdı. Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında, müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünya güzeli vardı. Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. Yüzündeki bozukluklar tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan burnu düzelmiş, kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu. Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak "Sanki yeniden dünyaya geldim!" dedi. "Yüzümde hiçbir çirkinlik kalmamış, estetik ameliyatı siz mi yaptınız?" Yaşlı doktor "Böyle bir ameliyat yapmadık kızım!." diye gülümsedi. Annenin bağışladığı gözleri taktık. Sen, onun gözünden gördün kendini!." Cüneyd Suav Cevap Aile ve anne ile ilgili hikayeler öyküler Kayıtsız Üye çok güzel bir konu hazırlamışsınız saolun 🙂 Cevap Aile ve anne ile ilgili hikayeler öyküler Kayıtsız Üye Bu hikaye çok güzel olmuşşş Kayıtsız Üye Annelerimiz Rabbimizin bizler için seçtiği koruyucu meleklerdir. Boşuna değil şikayetleri sırtlarındaki kamburdan, yaradan. Günü gelince kanat çıkarıyorlar oradan… sevill Misafir Üye harika bir konu eklemişsin saol forumlord Misafir Üye Bence ilk hikaye cokk güzel qma diğerlerini okumadigim icin bilmiyorum Misafir Üye ikinci hikaye beni çok duygulandırdı bence en güzeli oooo 🙂 Canım Türkiyem Annelerimiz bizler kızsalarda bizi sevdiklerini hepimiz biliyoruz . Onlar bizim koruyucu meleklerimiz , şefkat dolu yürekli annelerimizdir. Seni seviyorum anne. Sen bunu bilmesen bile . seni çoooooooook seviyorum… Anneler günü hikayeleri, anneler günü ile ilgili hikayeler, en güzel anneler günü hikayesi, anneler gününe özel hikayeler, annelerin değerini anlatan hikayeler, annelere özel hikayeler, anneler günü ile ilgili öyküler… Annenin Fedakarlığı Çocuk, babasından aldığı harçlığı vaktinden önce bitirmiş ve günlerdir istediği top için yeterli parayı biriktirememişti. Birkaç hafta sonra yaz tatiline girecek olması, onu bu konuda endişelendirip yeni kaynaklar aramaya sevkediyordu. Evlerine gelen son aylık dergide “Her hizmetin bir ücret karşılığında olduğu”nu okuyunca, sevinçle havaya sıçradı. Buna göre, ailesine yaptığı yardımların da bir karşılığı olmalıydı. Çocuk bu fikirle harekete geçip gördüğü işlerin listesini çıkardı ve bunların yanına da ücretlerini yazdı. Fırından ekmek almak için 200, çöp dökmek için 100, annesiyle pazara gitmek için 500 lira hiç de fazla sayılmazdı. Aylık toplamı 25 bin lira tutan listeyi imzalayıp annesinin çantasına koyduğunda, bu akıllıca keşfinden dolayı gözleri parlıyordu. Çocuk, ertesi gün yatağının başucunda 25 bin lira ile birlikte küçük bir kağıt parçası buldu. Kendi hazırladığı listeye benzeyen ve annesinin imzasını taşıyan kağıtta “Seni hayatım pahasına dünyaya getirmenin, yıllarca bezlerini yıkamamın; binbir güçlükle besleyip büyütmenin karşılığı, sadece sevgindir ve yanağından aldığım bir öpücüktür” yazıyordu. “Kazandığın parayı güle güle harca yavrum.” Cüneyt SUAVİ Anneler Günü İle İlgili Hikaye Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir çocuk varmış. Bir gün Tanrı’ya sormuş; “Tanrım, beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler. Fakat, ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?” “Tüm meleklerin arasında senin için bir tanesini seçtim, O seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana hergün şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın.” “Peki, insanlar bana birşey söylediklerinde, dillerini bilmeden, söylediklerini nasıl anlayacağım?” “Meleğin sana dünyada duyabileceğin en tatlı ve en güzel sözcükleri söyleyecek. Sana konuşmayı, dikkatle ve sevgi ile öğretecek.” “Peki, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım?” “Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek.” “Dünyada kötüler olduğunu da duydum. Beni onlardan kim koruyacak?” “Meleğin seni kendi hayatı pahasına da olsa koruyacak.” “Fakat, ben seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm.” “Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve ulaşmanın yolunu öğretecek.” O sırada cennette bir sessizlik olur ve dünyanın sesleri cennete kadar ulaşır. Çocuk gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru sorar; “Şimdi gitmek üzere isem, benim Meleğimin adı ne?” “Meleğinin adının önemi yok yavrum. Sen onu, “ANNE” diye çağıracaksın.” Anne Yüreği Hiç Dükkanlardan gramla alışveriş edecekleri için habire sıralarını erteleyen ya da dükkanın tenha vaktini kollayan anneleri gördünüzmü? Ya da pazar yerinde? “Yarım kilo olmaz mı?” diye soran bir anneye rastladınızmı? Onların tedirgin ve mahçup halleri ile kavrulup üzüldüğünüz oldu mu? O tedirginliğin ve mahçubiyetin sebebi bir aile sırrının açığa vurulması, “eli dar günlerin” ifşa edilmesindendir. Böyle bir buruk manzaradan sonra eğer Behçet Necatigil Bursa da aşasaydı; Heykel den Yeşil e doğru ağır ağır yürüyen Behçet Necatigil e yetişir ve şu mısralarına kulak verirdim “Çarşılarda bir şey Biz pek aramazdık çocuklar olmasaydı. İnsanlara, tezgahlara, kağıtlara kolaydı Biz bu kadar eğilmezdik Çocuklar olmasaydı.” Dünya da hiçbir baş, kalbi evlat sevgisi ile dolu bir annenin ve babanın onlar için eğildiği kadar eğilmemiştir. Yemeyip yediren, giymeyip giydiren anaların yüreğindeki şefkat ve fedakarlık ateşi ise söndürülesi bir ateş değildir. Onlar ustaların ustası Arif Nihat Asya nın seslendirdiği gibi derler k “İlk kundağın ben oldum yavrum, İlk oyuncağın ben oldum! Acı nedir tatlı nedir bilmezdin, Dilin damağın ben oldum, Bir dediğini iki etmiyeyim diye Öyle çırpındım ki… Ve seni öyle sevdim Sana o kadar ısındım ki…” Önce annelerimizin dizinde insanlaşırız. Hayatımız boyunca ağıtacağımız tebessümlerin kaynağı, onların bize teessümleridir. Biz hasta oluruz, eriyen onlar olur.. Biz elimizi çarpsak bir yere, onların kolu tutulur. Bizim başımız ağrısa, onların çiğeri yanar. Hani geceleri usulca yanımıza gelip üstümüzü örterler ve yanağımıza alev alev bir öpücük bırakıp sessizce giderler annelerimiz… O saf ve hesapsız sevgiden daha derinini gördünüzmü? Ne yazık ki kıymetini bilemeyip attık bir kenara o ana öpücüklerini. Saklamak lazımmış birini bile olsa. Artık analarımızın kimi var, kimi yok… En çok annelerimiz özler bizi. Onun bize duyduğu hasretle başedebilecek hasret yoktur. Necip Fazılın dediği gibi ben de diyeceğim ki “Gözlerinde bir derin hiçin Kanadın yayılmış çırpınmak için Bu kış yolculuk var, diyorsa için Beni de beraber al anneciğim.” Anneye Dua Sevgili Tanrım, Artık genç değilim ve arkadaşlarımın anneleri tek tek ölmeye başladı. Arkadaşlarım annelerinin değerini anladıklarında, bunu onlara söyleyemeyecek kadar geç kaldıklarını dile getiriyorlar. Benim hala hayatta olan kusursuz bir annem var. Onun değerini her geçen gün daha iyi anlıyorum. Annem değil, ben değişiyorum. Yaşım ilerledikçe, onun ne kadar olağanüstü bir insan olduğunu daha iyi anlıyorum. Bu sözleri annemin kendisine söyleyemiyorum ne yazık, oysa duygularımı kaleme almak ne kolay. Bir evlat kendisine yaşam veren annesine nasıl teşekkür edebilir? Bir çocuk büyütürken gösterdiği sevgiye, sabıra ve onca çabaya? Bebekken arkasından koştuğu, asabi bir ergeni anladığı, her şeyi bildiğine inanan üniversite öğrencisini hoşgördüğü için şükranlarını nasıl dile getirebilir? Kızının, annesinin ne kadar akıllı bir insan olduğunu anladığı günü sabırla beklediği için nasıl minnet duyabilir? Anne olmuş bir evlat, hala kendisine annelik yapan bir insana nasıl teşekkür edebilir? Her zaman öğüt vermeye hazır olduğu halde, istendiğinde ya da gerektiğinde sessiz kalmayı başardığı için. Binlerce kez söyleyebileceği durumlarla karşılaşmasına karşın; “Ben sana dememiş miydim?” demediği için. Kendisi olduğu için. Sevgi dolu, düşünceli, sabırlı ve bağışlamayı bilen kendisi olduğu için, nasıl teşekkür edebilir? Tanrım, senden onu hakettiğince kutsamanı istemekten başka bir şey gelmiyor elimden. …ve onun bana örnek olmasında, bana yardımcı olmana şükretmekten başka. Kendi çocuklarımın gözünde, annemin benim gözümde olduğu kadar iyi bir anne olabilmek için sana dua ediyorum, Tanrım. Bir kız evlat />Gözyaşı Küçük bir erkek çocuk annesine sordu “Niçin ağlıyorsun?”. “Çünkü ben kadınım” diye cevapladı annesi. “Anlamadım!” dedi çocuk. Annesi çocuğu kucaklayıp “Ve hiç bir zaman anlayamayacaksın!” dedi. Babasına “Baba, annem niçin ağlıyor?” diye sordu. Babanın cevabı “Bütün kadınlar sebebsiz ağlayabilen yapıdadır” diye cevapladı. Küçük oğlan büyüdü, yetişkin adam oldu, hala kadınların niçin ağladıklarını keşfedemedi. Nihayet öldükten sonra cennete gittiğinde Allah’a sordu. “Allahım!” dedi. “Kadınlar niçin bu kadar kolay ağlayabiliyorlar?” Allah dedi ki… “Ben kadınları özel yarattım!… Tüm yaşamın ağırlığını taşıyabilecek kuvvette olmasına rağmen başkalarına teselli verecek kadar yumuşak omuzlar, Doğumun acısına olduğu kadar doğurdukları evlatlarının nankörlüğüne dayanabilecek iç kuvvetini verdim. Başkalarının kuvvetinin kalmadığında devam edecek azmi, ailesinin hastalığında yorgunluğa pabuç bıraktırmayacak kudreti verdim. Her türlü şart altında, ve hatta annelerini çok kötü incitseler de, çocuklarını sevmek duygusallığını verdim. Bu duygusallık her yaştaki çocuklarının yaralarını sarmalarına, sorunlarını dinleyip paylaşmalarına yardım ediyor. Kocalarını tüm kusurlarıyla sevmek kuvvetini verdim. Erkeğin kaburgasından onları erkeğin kalbini korumaları için yarattım. Onlara iyi bir kocanın eşini asla incitmeyeceğini fakat bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranışlarda bulunacağını anlayacak duyarlı bir zeka verdim. Tek zayıflık olarak kadınlara birer gözyaşı verdim. Tamamen kendilerinin sahip oldukları, ihtiyaçları olduğunda kullanmak üzere… İnsanlık için bir gözyaşı…” diye cevapladı. “Kadını güzel yapan şey ne saçı, ne vücudu, ne kendini ne şekilde taşıdığıdır. Kadını esas güzel yapan sevgisini paylaşabilmesi, fedakarlığı, sorumluluğu, anlayışı, sadece bilgiye değil aynı zamanda kalbe de yönelik aklıdır.” Yaşanmış Bir Hikaye Bir Anne Hikayesi Çöp Tenekesi Henüz çok gençken kocasını kaybetmiş, ondan kalan tek oğlunu yetiştirmek için dişini tırnağına takarak çalışmıştı. Onu kimseye muhtaç etmeden okutabilmek ti arzusu. Bu hayallerle geçirdi günlerini. Gençti, güzeldi ama geri çevirmişti evlenme tekliflerini; oğlunu yaban ellere vermemek istiyordu. Başkalarına çamaşır yıkadı, temizlik yaptı, oğlunu hiçbir şeye muhtaç etmedi. Oğlu okuyacaktı, mesleğini eline alınca artık kalan ömrünü yavrusunun yanında geçirecekti. Bu hayallerle geçti yıllar, bu hayalle bitti yıllar… Nihayet oğlu hukuk okudu, hâkimlik görevine başladı. Anne sevincinden yere göğe sığmıyordu. Sıra oğluna layık kız bulmaya geldi, bunu da bulunca artık gözleri arkasında kalmayacaktı. Tam istediği gibi bir kız buldu. Dışını görüyor, içinden haberi yoktu. Seviyordu gelinini öz evladı gibi. Bir an önce düğün olsun istiyordu. Sanki kendi evlenecekti. Bir an önce taşınmak istiyordu yeni evlerine; artık bir köşeye oturup torunlarını sevecek, geçmiş onun için tatlı bir hatıra olacaktı. Nikah gününe 1 ay kalmıştı, damat gelini alarak yeni evlerine yerleşecek, eşyaların yerlerini ayarlayıp ölçülerini alacaklardı. Bütün eşyaların yerleri ayarlanmış, tek tek güzel bir görüntü kazandırılmıştı. Bu sırada gelin kız nişanlısına dönerek “Cihan! Böyle güzel oldu ama şu Çöp Tenekesini nereye koyacağız?” Şaşırdı genç adam , hayret dolu sesle” Koskoca evde bir çöp tenekesini koyacak yer bulamıyor musun?” Tezgahın altına koy! “Yok yok hiç olur mu” ” balkona koyarsın? “Oraya da hiç uymaz” Yahu çöp tenekesini koyacak yer bulamıyor musun?” “Onu demiyorum canım ANNENİ diyorum ANNENİ!” Genç kızın ağzından çıkan cümleler genç adamın kalbine işlemiş, beynini döndürmüştü. Varlığında baş tacı olan annesi, Kendisi için el kapılarında çalışan annesi demek bir çöp tenekesi yerine koyuyordu. Demek Annesi çöp tenekesiydi. O çile kâr o fedakar kadını, canı gibi sevdiği annesini koyacak yer bulamıyordu hayat arkadaşı olan kızda, anasına çöp tenekesi diyordu! Tek kelime konuşmadı, eve dönünce de bir şeyden bahsetmedi; zavallı anne gelinin kendisi hakkında düşündüklerinden habersiz nasıl olduğunu soruyordu durmadan, onu övüyordu. Acı acı güldü bu durum karşısında genç adam. Nihayet nikah günü gelmişti. Bütün hazırlıklar bitmiş, arabalar dairenin yolunu mekan tutmuşlardı. Salon ağzına kadar doluydu. Dışarıya taşan davetli kulesinde heyecan kol geziyordu, yeni evlilikleri görebilmek için. Ve memur geline sordu “Kızım ! Ahmet oğlu Cihan’ı zevceliğe kabul ediyor musun?” “Evet” “Peki oğlum sen Zeynep kızı Zeliha’yı zevceliğe kabul ediyor musun?” “Hayııırr. Etmiyorum” Salonu ayağa kaldırdı bu ses. Gözlerinde hayret ifadesiyle herkes şok geçirmiş gibi erkeğe, Cihan’a bakıyorlardı. Memur şaşırmıştı “Peki şimdiye kadar neredeydin” “Efendim! Babam beni küçük yaşlarda bırakıp vefat etti. Annem dışarılarda çalışarak gençliğini bana harcadı ,çalıştı ve çabaladı. Giymedi giydirdi, yemedi yedirdi. Beni büyüttü okutup adam etti. Annem benim yanımda oturacak, rahat edeceği zaman bu gördüğünüz gelin hanım annemi bir çöp tenekesi yerine koyarak evde onu koyacak yer bulamıyor. Annemi bir çöp tenekesi olarak görüyor ve istemiyor. Benim annemi istemeyen, ona o şekilde muamele yapan kadını bende istemiyorum. “Varsa annesine çöp tenekesi dedirtecek, buyursun gelini alsın!” Yerinden kalkarak annesini aldı, hayret ve gözyaşları içerisinde salondan ayrıldı. Bu olaydan sonra gelin kız evine döndü ve aradan 20 yıl geçmesine rağmen evlenememiş. HAK EDENE HAK ETTIĞI DEĞER VERILMELI…. Not Bu hikaye adresinden alıntıdır. Site sahibine güzel şeyler güzel bir şekilde paylaşılmalıdır diyerek vermiş olduğu yayınlama izin için teşekkür ediyorum.

anne ile ilgili hikayeler kısa