Soru Cevap › Kategori: Soru Cevap › İkinci mühendislik okumak için tavsiye 0 Olumlu Oyla Olumsuz Oyla Merveenur 11 ay önce Merhaba ben inşaat muh üçüncü sınıf öğrencisiyim kendimi geliştirmek için ikinci bir mühendislik okumak istiyorum ama bunu ortalamami yükseltip anadal olarak mı yoksa üniversite sınavına girip okumam mi daha mantıklı bir de elektrik ve [] Unitecteki burslar nasıl çalışır? Lisans veya Mühendislik okumak istiyorsanız, UNITEC size %30 burs sunar. Bu avantajdan yararlanmak için yalnızca tüm materyalleri kaydettirmeniz ve sizi bu Mexico City programının bir yararlanıcısı olarak akredite eden bir mektup sunmanız yeterlidir. Üniversitedene yapman gerektiğini bileceksin. Üniversitede meslek anlamında kendini geliştirmek için çaba göstereceksin. 1 dakikanı bile boşa harcamayacaksın. Üniversiteyi okurken sadece yiyip, içmek ya da sevgili işlerinde zamanını tüketirsen ömründen ömür çalarsın. Üniversite derslerini emin ol çok kolay geçeceksin. Mail Blog Web Site. Soner ben pek katılmıyorum programcı olmak istiyosan iyi bir üniversitede okumalısın kısmına. Şahsen ben ne programcılık okudum ne mühendislik ama çoğu mühendisten iyi program yazarım (:p) Türkiye'de bilgi değil belge önemli olduğu için üniversite okuman önemli ama mühendislik okuyamadım vay ben ne yaparım demen çok gereksiz olur. hocam hiç sanmıyorum arada fark olmadığını. en basitinden motivasyon olarak ege de okumakla fıratta okumak arasında çok çok büyük bir fark var, bu da derslere ve kendini geliştirmeye etki eder. boşuna kötü okuldaki adamlar işsiz kalmıyor (%99), adamın çevresi sabah akşam batak atıyor ingilizce desen my name is seviyesinde. ha sen bilkenttesin ege tabi ki mühendislik X359. 12 Ağustos 2016 1421 Kapalı Mühendislik okumak enayiliktir! Bu ülkede mühendislik okumak ahmaklik. Bende ahmahim. Yaşım oldu 36 halen bekariz .zar zor devlete atandim. Bunada şükür. Özelde rezil oldum alay edildik işsiz kaldık böcek olduk. Akrabalar beni bocege dönüştürdü. Grogor samsa gibi yaşadık 3-5sene. Çekilen tüm çile mühendis olmamdan kaynaklandı yada mühendis okuyupta mühendis olamamaktan bu ülkede mühendislik musluk kapı kolu, klima doğalgaz tamirati yapmak , bilgisayara format atmak , beton işçisine beton dokturtmek kablo dosettirmek vs islerden oluşuyor. ülke insanı genelde cahil oldugundan muhendisten hersey beklemektedir. Gençler ismine aldaniyor ama bu ülkede mühendis olursan cekecegin cilen gençliğini yaşamayı unut ne tatil ne sosyal ortam ne aşk ne para. Baştan aşağıya dertler girdabina yakalaniyorsun .zamanla başkalasim geciriyorsun zamanla saç dokulup göbek çıkıp yalnizlasiyorsun okuması zor iş bulması çok zor atanması neredeyse imkansızdir memuruogretmeni kolay okuyup atanirken mühendis asgari ucrete patrona haz verme egosunu tatmin etme derdindedir Millet halen uykuda bu sene gene makina eem inşaat jeoloji full doldu. Hiç ders almıyorlar. Çoğu sonun baslangicindalar ilerde çok pişman olacaklar .burda yazdığımı 100 muhendisten 80 yaşıyor umut vaat eden eem 90 puanla kpssde branş siralamasinda 200 lerde. 88 alan 600 lerde. Çok yazık demekki is zamnlar eem super geleceği var deniyordu Almanyada mühendislik Turkiyede tuccarlik yapacaksin. Sınıf farklarından yola çıkan detaylı bir yorumaçılın bilirkişi geldi. biraz garip bir sosyal çevrem var. çevremde harvard öğrencisi de var, aileden zengin insanlar da var, ilkokul mezunu olan insanlar da. biraz da burnumu her halta sokmanın getirisi bu. o yüzden kötü eğitim alan insanlarla da iyi eğitim alan insanlarla da hatta eğitimi sallamayan insanlarla da tanışma şansım oldu. birazını da stalklayarak bazı gözlemler edindim. bir insanın hayatını belirleyen en önemli şeylerden biri imkanları ve bulunduğu çevredir. aslında kast sistemindeki gibi meslekler babadan oğula geçiyor. insanları ekonomik olarak şöyle sınıflandırabiliriz sanırım alt sınıf, alt-orta sınıf, üst-orta sınıf, zenginler. toplum içinde bir üst sınıfa geçmek başarı olarak görülüyor. istisnai durumlar hariç de alt sınıfa düşmeniz ya da 2 adım atlamanız pek mümkün değil. ya ailenizin bulunduğu sosyal sınıfta kalırsınız ya bir üstüne sınıfa mensup bir çevreden geliyorsanız sizin için alt-orta sınıfa geçmek başarı olarak görülür. mesela aileniz işçiyse alt düzey memur olursunuz. bu yüzden alt gelir grubuna mensup insanlar "çocuğum memur olsun" diye düşünür. polislik, öğretmenlik gibi meslekler bu kesimden çıkarken orta sınıf bu mesleklere bakmaz. o yüzden polislerin, askerlerin hiçbirinin ailesi doktor değildir. % alt gelir grubundan gelir. yine aynı şekilde taşradaki üniversitelerde okuyan insanlar da bu sınıftan gelir. bu sınıftan gelen insanların aldığı eğitim maalesef yetersizdir. büyük ihtimalle devlet okulunda okumuştur ve o okullar da kötü semtlerdeki okullardır. bu yüzden ciddi bir eğitim aldığı söylenemez. -alt-orta sınıfa mensup bir çevreden geliyorsanız küçüklüğünüzden beri iyi bir eğitim alırsınız. bu yüzden bu gruptan gelen insanlar iyi okullara girebilir ve kendilerine üst-orta sınıftaki hedefleri koyarlar. mesela aileniz öğretmenlik, polislik, özel sektörde zengin etmeyen ama süründürmeyen beyaz yakalı işler gibi mesleklere sahipse siz de bir tık ilerisini hedeflersiniz. bu durumda doktorluk ve reputable okullarda mühendislik, işletme gibi yerler hedefiniz olur. alt sınıftan farkı dediğim gibi iyi imkanlardır. özel okullarda okumasa bile kötü bir eğitim almamıştır. küçüklüğünden beri testlerle iç içedir ve belki özel dersler almıştır. alt sınıftaki bir insan özel dersi hayalinde bile sınıf içinse ya boğaziçi gibi reputable okullarda iyi bölümler ya da yurtdışı seçeneği vardır. bir üst maddedeki öğrenci odtü mü boğaziçi mi diye ikilemde kalırken bu maddedeki öğrenci boğaziçi mi yurtdışı mı gibi bir ikilemde kalır. lisanstan sonra belki yurtdışında yüksek lisans yapar ve özel sektörde üst düzey yönetici olur. bu sınıftaki insanların da imkanları çok iyidir. yabancı dil sorunu pek yoktur ve büyük ihtimalle lisede halletmiştir. -zenginler ise ya aile işine devralmaya yönelik bir eğitim alır ya maddiyatla ilgili bir sorunu olmadığı için sanata yönelir ya da kafasına göre takılır. iyi bir eğitim almak isterse ülkedeki iyi okullara girebilecek eğitimi alır. farklı bir alanda ilerlemek isterse de önünde maddi bir engel olmadığı için güzel sanatlar mı yoksa tıp mı gibi bir ikilemde kalmaz. bu çevreden tanıdığım insanların kafası çok rahat. mesela adam 40 yaşına gelmiş ailesinin işi zaten en az 100 bin kazanıyor hayatını yaşamış, dünyayı görmüş. bu insan neden 17 yaşındayken trigonometri öğrensin ki?bu sınıflar arası geçiş kolay olmadığı gibi çok katı da değildir. şimdi bana "ben şöyle imkanlarla odtü'ye girdim" diye gelmeyin. ben çoğunluk için her zaman alt sınıftan gelip çok üstlere çıkan insanlar var. örneğin eski ekonomi bakanı mehmet şimşek. batman'da çok zor koşullarda okuyup yurtdışında önemli mevkilere gelmiş bir adam. ancak bu durumlar geneli temsil etmez. batman'da büyüyen kaç çocuk ekonomi bakanı olabiliyor?daha somut olması için avukatları örnek vereyim. hepsi meslektaş olmasına rağmen aslında avukatlar arasında bile sınıfsal bir fark vardır. yani okuyup avukat olsanız da aslında o sınıflar kısıtlamalar arasında sıkışıp kalmış olabilirsiniz. lisedeki arkadaşlarımın yarısı hukuk okudu. farklı kesimlerden avukatlarla da karşılaşma fırsatım oldu. bu yüzden farklı yollara giren birçok hukukçuyu gözlemleme şansım oldu. eğer bir avukat alt sınıftan geliyorsa taşra avukatı olur ya da hakimlik savcılık gibi işleri hedefler. ancak ailesi hukukçu ise ya da üst-orta sınıftan geliyorsa biraz daha kaymak işlere yönelir. belki yurtdışında master yapar, iyi bir ingilizcesi vardır ve kurumsal dünyaya yönelir. yine de dediğim gibi istisnalar vardır. yaşadığım şehirde vergi rekortmeni olan avukat alt sınıftan gelmiş biri ve taşra avukatı aslında. ama adam işleri de büyütmüş birçok avukatı çalıştırdığı bir hukuk bürosu var. kazandığı parayla inşaat işine de girmiş ve sürekli vergi rekortmeni listesinde görüyorum adını. ama bu adam istisna. lisedeki arkadaşlarımın çoğu alt sınıftan geldiği için ya başka bir hukuk bürosunda kısıtlı bir maaşla avukatlık yapıyor ya da bir iş hanında kendi bürosuna sahip. ama yine de çok kazandıklarını sanmıyorum. başka ortamlarda tanıştığım bir arkadaşım hukukçu bir aileden geliyor. amerikan kolejinde okudu ve iyi bir üniversitede hukuk okudu. şu an 30 yaşında bile olmamasına rağmen lisedeki arkadaşlarımdan daha iyi kazanıyor. hatta şöyle bir şey söyleyim. aynı okulda olmalarına rağmen boğaziçi eğitim fakültesinde okuyan öğrencilerin ailelerinin gelir seviyeleri elektronik, bilgisayar, endüstri müh. gibi bölümlerdeki öğrencilerin ailelerinin gelir seviyelerinden daha düşüktür. peki bu okullarda okumak öğrencilere fark sağlar mı? hem de çok fazla. üstelik bu okullara giren öğrenciler yıllarca belli bir disiplinde çalıştıkları için öz disiplinleri daha yüksek oluyor. üniversite sınavı zekayı ölçmese de ilk 1000'e girmiş öğrencinin 300 bininci olmuş öğrenciden daha iyi yaptığı bazı şeyler mutlaka var. belki daha planlı, programlı. ayrıca kendini geliştirmek önemli diyorsunuz ancak reputable okullarda okuyan öğrencilerin kendilerini geliştirmek için imkanları daha fazla. ancak dediğim gibi temelinde fırsat eşitsizliği var. bu tarz reputable okullardan mezun olan insanlar çok uluslu firmalarda kaymak işlere girer. bir taşra üniversitesinden mezunu biri bu işi yapamayabilir. zaten bu şirketler reputable okullar dışındaki cv’lere bakmıyorlar. haksız sayılmalar belki. çünkü taşrada okumuş birinin en basit olarak ingilizcesi yetersizdir. ama robert’e yıllık 100 bin ödeyebilen öğrenciyle kyk bursuyla hayatta kalmaya çalışan bir öğrencinin aynı ingilizce seviyesine, eğitim kalitesine, mesleki yeterliliğe, vizyona sahip olmasını beklemek haksızlık olur. bu öğrencilerden biri 2. erasmusunu yapmaya hazırlanıyorken diğeri kyk bursuyla nasıl aç kalmam diye düşünüyor. bu geçişler çok katı olmadığı için bir odtü mezunu bir kobide sıradan bir mühendis de olabilir uluslararası bir şirkette ceo da olabilir. geçişler her zaman olabilir ama dediğim gibi tamamen sizin elinizde olan kolay bir şey de bunları neden yazdım? sosyal çevrem gereği tüm bu insanlarla iletişim halindeyim. son 1 ay içinde ilkokul mezunu biriyle de aileden zengin olduğu için çok rahat yaşayan bir insanla da, iyi okullarda okumuş orta sınıf biriyle de iletişim halinde oldum. farklı sosyal sınıfları çok rahat gözlemleyebiliyorum. insanların arasındaki bu uçurum da beni üzüyor. yarayla alay edermiş yaralanmamış olan sonuçta. özellikle imkansızlık nedir bilmeyen reputable okullardaki insanların daha az imkanlara sahip insanları küçümsemesi üzüyor. halbuki sorsanız insanları mesleklerine, konumlarına ya da kazançlarına göre yargılamazlar. orta sınıf bunu anlayamaz ama 2020’de bile kendine ait bir odası, çalışma masası olmayan yüzbinler var bu ülkede. sizin binlerce lira harcağınız test kitaplarını alamayan birçok insan var. ya da siz özel dersten özel derse koşarken birçok insan kötü devlet okullarında en temel şeyleri öğrenmeye çalışıyor. özel ders onlar için ihtimal dahilinde bile değil. daha 2 gün önce de taşra üniversitesi mezunları aşağılanıyordu çünkü. o yüzden bu başlıklarda "aldığı eğitim çöp, bir halta yaramaz, mühendis bile demem" diye sallamadan önce empati yapmayı öğrenin. çünkü sizin de mit yerine odtü'de okuyor olmanızın nedeni ailenizin imkanları ve yetiştiğiniz sosyal çevre. bu noktada fakirlere tavsiyem ailenize göre daha kolay bir çağda yaşadığınızın farkında olun. 10 yıl önce mesela sadece belli okullarda okumuş insanların ingilizceleri iyiyken günümüzde özellikle internet sayesinde ingilizcenizi geliştirebilirsiniz. stratejik davranırsanız bu farkları kapatmak gittikçe kolaylaşıyor. alakalı olarakbkz dikey hareketlilikbkz toplumsal hareketlilik Sözlük'teki diğer yorumlardan bazıları da şu şekilde7 yıldır çalışıyorum. itü mezunuyum. artık tecrübe itibarıyla 0-5 yıl arası deneyimli arkadaşların performanslarını da yer yer değerlendirmem gerekiyor sadece maaş - prim mevzuları için değil, kaynak yönetimi için daha çok. şu ana kadar çalıştığım en iyi eleman, kocaeli mezunu. hatta, bence; daha az deneyimli olmasına rağmen benden bile iyi. kısacası, olayın sadece mezun olunan okul ile ilgisi yok. üniversite adının görece önemsiz olduğu 90'lı yılları geride bıraktığımıza göreçünkü o yıllarda toplam kontenjan çok azdı aslında haklılık payı olan önerme. hak verdiğim nokta, üniversite sınavında belli bir dilime girmenin mühendislik vasfı ile alakası değil. yani odtü mezunu kraldır falan meselesi sallasan üniversite mezununa ve mühendise çarpılan günümüz türkiye'sinde, etiket meraklısı özel sektörü de dikkate alarak, odtü, itü, boğaziçi, bilkent harici mühendislik okumak hayatını riske atmaktır. başka bir mesleğe yönelmek çok daha akıllıcadır sıralama iyi değilse. kurumsal şirketlerde bol sıfırlı maaşlar hayal edip de kobilerde it gibi süründükten sonra son çare kpss kasan bir sürü üniversite mezunu ve mühendis var piyasada. itü odtü boğaziçi hariç mühendislik okuyanlar... maalesef vasat insanlar yüzünden sürekli mülakatta daha başarılı gördüğüm mühendislerdir. adam 5 yıldır bir firmada çalışıyor, işiyle ilgili soru soruyorum, odtü mezunuyum ortalamam şöyle falan diyor. ulan akademisyen mi seçiyoruz burada? kurtul artık şu okul kafasından, 5 yıldır ne yaptın, ne öğrendin diyorsun. okulda projem vardı kral oldum diyor. okul değil, tecrübeli kişi arıyoruz, bu işle ilgili ne yaptın diye soruyorsun. ortalamam diyor. bu okullardan mezun olmayan adam geliyor, efendi gibi yaptığı işleri anlatıyor, 17 yaşında asosyal bir dönem yaşayıp daha fazla türkçe sorusunu başarılı çözmesini ön plana çıkarmıyor, işini anlatıyor. he işte o anda diyorsun ki bu adam işi biliyor, diğeri okul kafasında kalmış. bıktık lan, ben boğaziçi mezunuyum sike sike işe alırlar beni. alınmıyorsun lan, işi anlat bana. ne yapıyorsun dostum sen, o kadar iyisin madem git spacex'e cv gönder. orada devam et hayatına, biz yetmeyiz size... Dolar Neden Yükselir ve Neden Düşer? Şu Anda Lise/Üniversite Okuyup, İleride Yurt Dışına Yerleşmeyi Düşünen Gençlere Tavsiyeler Meslek seçimi kolay gibi görünse de üniversite sınavına hazırlanmaktan daha zordur belki de... Geleceğimizi etkileyen bir seçim nasıl kolay olabilirdi ki zaten? Bize her konuda uygun olmasını isteriz seçeceğimiz mesleğin. Kendimize , isteklerimize, hayallerimize, kazanmak istediğimiz meblağa... Uzun süren araştırmalar yaparız. İlgi gören, üzerinde çokça araştırmalar yapılan mesleklerden biri de Gıda Mühendisliği Nedir?Gıda mühendisliği; gıdaların hijyenik ve güvenilir bir şekilde işlenmesi, hazırlanması, paketlenmesi, depolanması, dağıtılması ve gıdadan en iyi şekilde yararlanılmasını sağlayan bir mühendislik dalıdır. Gıda mühendisleri bu üretim sürecini teknolojiden ve mühendislikten yararlanarak yerine getirirler. Aynı zamanda üretim gıda mevzuatına da uygun Mühendisliği diye bir saçmalık çıktı! Gıda doğal olmalı neyin mühendisliği bu? Gıda mühendisliği olmaz!Canan Karatay’a kulak asmaz ve hevesinizi kırmazsanız sizin için eğlenceli bile olabilecek bir meslek seçimi çoğunu nefis gıda ürünleri arasında geçirmek ve tadım yapmak sizce de eğlenceli olmaz mıydı? Yeni ürün inovasyonları üzerine çalışmak ise size yeni bir gezegen bulmaya çalışıyormuşsunuz hazzını ve mutluluğunu verir. Sizin geliştirdiğiniz bir ürün raflarda yerini aldığında aranan gezegen bulunmuş ve kaşifi de siz olmuşsunuzdur. Verdiği mutluluğu ve hazzı bir düşünün...Gıda Mühendisliği Çalışma Olanakları Nelerdir?Gıda mühendisliği bölümünden mezun olanlar gerek kamuda gerek özel sektörde gerekse akademisyen olarak üniversitede görev yapabilirler fakat hepsinin kendisine ait zorlukları vardır elbette... Kamudan bahsedecek olursak gıda mühendislerinin öncelikle KPSS B grubu sınavına girmesi ve 80 üzeri puan alması gerekir. Batı illeri en yüksek puana sahiptir ve batıdan doğuya doğru gidildikçe atama puanlarında düşme görülür. Gözünüzün önüne Türkiye’nin fiziki haritası geldi değil mi? Batıdan doğuya doğru gidildikçe dağların yüksekliği artar...Özel sektörü tercih eden Gıda Mühendislerinin işi ise daha zordur. Öncelikle yeni mezun ya da "yetiştirilmek üzere" ilanı bulabilmek için gözleriniz şaşı olabilir ancak bulamazsınız. Hemen hemen tüm firmalar TECRÜBELİ Gıda Mühendisi ile çalışmak isterler. HACCP, ISO 9001 , ISO 22000 gibi belgelere sahip olmanız da yetmez. Uygulamış olmanız gerekir. Acaba kimse sizi işe almazsa nasıl tecrübeli olabilirsiniz? Fakat şansınız varsa özel sektörde karşınıza çok iyi fırsatlar da çıkabilir. Kendinizi geliştirmenize yardımcı olacak eğitimlere gönderilirsiniz, dilinizi geliştirirsiniz, 7 bin tl’ye varan maaşlar alabilirsiniz. Esasında bu zordur çünkü sizin gibi binlerce iş arayan Gıda Mühendisi var ve şansınız da az... Fakat ne zaman nerede ne olacağını neyle karşılaşacağınızı asla bilemezsiniz. Şansınızı denemenizde fayda ve özel sektörde çalışmak istemeyen, kitaplar arasında kaybolmaktan mutlu olan ve bildiklerini başkalarıyla paylaşmaktan hoşlanan biriyseniz akademisyenlik tam da size göre... Akademisyen olmak isteyen birinin sabırlı olması da gerekir çünkü akademisyenlik gün sonunda evinize gittiğinizde ayaklarınızı uzatıp televizyon izleyeceğiniz bir meslek değil. Araştırmalarınız ve çalışmalarınız sürekli devam eder. Bu yüzden akademisyenliği gerçekten isteyenler bu yola çıkmalıdır zira mutsuz olabilirsiniz. Akademisyen olmak istiyorsanız öncelikle yüksek lisansa başvurmanız daha sonra akademisyen olmak istediğiniz üniversitenin kadro açması gereklidir. Gerçekten akademisyen olmak isteyenler için bu durum pek de önemli değildir çünkü o kadro illaki açılacak...Yurt Dışında Gıda Mühendisliği OkumakYurt dışında Gıda Mühendisliği okumak isteyenlere kötü bir haberimiz var. Yurt dışında Gıda Mühendisliği bölümü yok... Yani Food Engineering adında bir bölüm bulunmamaktadır ya da ziraat fakültesinin alt bölümü olarak eğitim veren üniversitelerde bulunmaktadır. Kanada - Centennial College, Avustralya - The University of Sydney, ABD - Virginia Tech gibi üniversiteler buna örnek gösterilebilir. Tabiki bu üniversitelerde öğrenim görebilmek için öncelikle IELTS ya da TOEFL IBT sınavından belli bir puan almanız gerekmektedir. Aldığınız puanlar yeterli oldu ve kabul edildiniz. Bu durumda da yıllık öğrenim ücretlerini düşünmeye başlarsınız. Bunlarda tabiki dolar ya da euro üzerinden olacağı için baya bir düşündürücü olacaklardır. Baya... Tabi vize ve pasaport işlemlerinden bahsetmiyorum bile... Tüm bu masraflar sizin için önemli değilse siz yalnızca okumak istediğiniz üniversiteye karar verip maddiyat önemli değil diyorsanız size başarılar dilemekten başka bişey yapamayız. Allah zihin açıklığı versin...Yurt Dışında Gıda Mühendisi OlmakTürkiye’de doğmuş, yaşamış, eğitim görmüş ve yurt dışında çalışıp bir de başarılı olmuş birini gördüğümüzde bir an için kendimizi onun yerinde hayal ederiz. Keşke şu an televizyonda kameralara gülümseyerek başarısını anlatan kişi biz olsaydık. Parmakla gösterilmeyi, imrenilmeyi kim istemez ki! Ancak ne yazık ki öğrenim gördüğümüz üniversiteden alınan diplomanın yurt dışında geçerliliği yoktur. Ne yazık ki... Yurt dışında bir üniversitede de okumamışızdır. Üzüldünüz değil mi? Bu yüzden hayaliniz yurt dışında bir gıda mühendisi olmaksa bunun iki yolu vardır. Ya yurt dışında eğitim alıp bulunduğunuz yerde veya diplomanızın geçerli olduğu bir ülkede çalışabilir ya da Türkiyede akreditasyonu olan bir üniversiteden mezun olup avrupa ülkelerinde mesleğinizi yerine getirebilirsiniz. Türkiyede bir üniversitede Gıda Mühendisliği okumaya karar verdiyseniz ve daha sonrasında yurt dışında çalışma hayaliniz varsa öncelikle bakmanız gereken kriter bu üniversitenin akredite olup olmadığıdır. Akredite olan bir üniversiteden mezun olduğunuzda yurt dışında mesleğinizi yerine getirmeniz oldukça kolaylaşır. Yurt dışında başarılı bir Gıda Mühendisi olarak tanınma şansınız artar. Akredite olmuş bir üniversitede okumak bu yüzden çok önemlidir. Fakat böyle bir hayaliniz yoksa ben ülkemde kalırım, yaşarım, çalışırım diyorsanız bakmanız gereken kriterlerin önem sırası tabiki değişir. Esasında önemli olan, mutlu olacağınız mesleği seçmektir. Ne demiş Ertuğrul Köroğlu, İnsanın sevdiği bir işinin, sevdiği bir eşinin ve gerçekleştirmek istediği bir düşünün olması mutlu olmasını seçimi gıda mühendisliği gıda mühendisi yurt dışında gıda mühendisliği yurt dışında gıda mühendisliği ile ilgili bilmeniz gerekenler Arkadaşlar bu yazı çok uzun bir yazı yalnız burada şöyle bir şey var, tamamı ile tecrübelerden ve yaşantıdan çıkarılmış bir yazı, yani okurken bunu göz önüne alırsanız sevinirim. Belki uzun diye hemen yazıdan çıkabilirsiniz ama lütfen ilginizi çekerse baştan sona kadar okuyunuz. Üniversite Hangi Bölümü Tercih Etmeliyim konusunda tecrübelerimizi paylaştığımız makalemizde, biraz derinden konuyu ele aldık. Umarız sıkılmadan okursunuz, yaşanmış olan kendi hikayemizi anlatmak istedik, umarım faydalı olur. Merhaba ben valiente, Üniversite mezunuyum, Siyaset bilimi ve kamu yönetimini bitirdim ayrıca aöf den adaleti bitirdim liseyi de açıktan okudum, Kitap okumayı, yüzmeyi, gezmeyi, dilleri araştırmayı ve genel araştırma yapmayı seviyorum. Şu anda da editörlük yapıyorum yazmayı seviyorum araştırmak çok hoşuma gidiyor. Hi, I’m valiente, I’m a university graduate, I graduated from political science and public administration, I’m also a graduated of Justice, I love reading, swimming, traveling, researching languages and doing general research. I’m currently an editor at I love writing and I like to investigate. Привет, я valiente, я выпускник университета я закончил политологию и государственное управление я также выпускник юстиции, я люблю читать, плавать, путешествовать, изучать языки и проводить общие исследования. В настоящее время я редактор на Я люблю писать, и мне нравится исследовать. Hi, ich bin valiente, ich bin ein Universitätsabsolvent, ich habe Politikwissenschaft und öffentliche Verwaltung studiert, ich habe auch Justiz studiert, ich liebe es zu lesen, zu schwimmen, zu reisen, Sprachen zu erforschen und allgemeine Forschung zu betreiben. Ich bin derzeit Redakteur bei Ich liebe es zu schreiben und recherchiere gerne. Rahat olun arkadaşlar dil öğrenin muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur! kendimize güvenelim üniversiteye gidersek de gitmezsek de biz bu dilleri öğrenelim, bizim en büyük sermayemiz olsun bize o kadar zor gösterdiler ki kimse bizden ekstralar beklemiyor. Konuşun, 2 tane kelime öğrenin konuşun dilleri bir biri ile yarıştırın tarihimizde insanlar en az 3 dil biliyorlardı, bize yok onlar gavurca yok bizim öz Türkçe’miz var deyip durdular. Sana Türkçe öğrenmeye diyen yok tabi ki öğrenmeliyiz ama dünyayı anlamımız için bunları bilmemiz gerekiyor. Kendimize bir yer bulmak için bunlar şart, tabi diller kolay değil size dil öğrenmek ile en büyük tavsiye kelime öğrenmeniz. Adam alman kendi keine eine bunları bile zor zar biliyorlar nere gelecek diye, takılmayın eğer gerçekten öğrenmek istiyorsanız bırakın kitapları, gramerleri ders çalışır gibi yapmayın. Çocuk dili ders çalışarak mı konuşuyor? Bize öyle alıştırıldık ki bizim ülkemizde eminim 3 dilin altında konuşan insan olmaz ama bize ders diye dayatıyorlar. Çoğumuz dinlemiyoruz bile dersleri benim tezim bizim ülkemiz de ders niyetinde değil de normal seçmeli olarak verildiği takdirde ve derslere ingiliz dersine ingiliz, almanca dersine alman, rusça dersine rus girerse daha farklı olacağını düşünmekteyim neyse arkadaşlar biz konumuza dönelim. Arkadaşlar merhaba ben valiente, sizlere eğitim, üniversite ve bölümler hakkında bilgiler vermeye çalışacağım faydalı olması dileği ile ama ilk önce kendimi eğitim konusunda tanıtmama izin verin Arkadaşlar ilk önce baştan başlamak gerekirse herkes gibi düz liseye gittim ve oranın 1 yıl hazırlığı vardı maalesef o hazırlığı geçemedim yada şöyle diyelim bir türlü okulu sevemedim okumayı sevmedim daha sonra babamın yanında çalışmaya başladım ama bana sürekli en azından liseyi bitirmemi söylüyorlardı. Bende açık öğretime yazıldım yazıldığımda 2007 yılında lise 3 yıldı 149 kredi ile 2009’da mezun oldum tabi 2 yılda nasıl bitirdin diyorsanız sağ olsun devletimiz son 9 kredisi kalanlar için Ankara’da bir sınav açtı oraya gidip girmiştim ve mezun olmuştum. Arkadaşlar sonra okulu hiç sevmeyen okuldan hiç haz almayan o kişi gitti. Rabbim öyle bir okuma aşkı verdi ki, tabi ki bir vesile gerek mi gerek, o dönemde hatırlar mısınız bilmem 2006-2008 arası KÖPRÜ dizisi oynadı. O dizi bana öyle bir ilham oldu ki Vali’yi oynayan Erdal beşikçioğlu Faruk Yazıcı komutanı oynayan korel cezayirli ve genel kadrosu ile tam anlamıyla beni etkilemişti bende hedef olarak kaymakam yada Vali olmak istemiştim, hani klasik olacak ama bir film, kitap veya dizi ile hayatım değişti derler ya benimki de aynen öyle oldu. Tam lise den mezun olduğum yıla denk gelmişti, bir şeyler yapmalıydım açtım bir şeylere, hayatımda o güne kadar 2 kitap bile zor okumuşumdur, sonra dedim ki ben de onun gibi olabilir miyim dedim ve siyaset bilimi ve kamu yönetimi okumaya karar verdim, tabi bunun için sağlam bir ders çalışmak gerekiyordu. Eşit ağırlıkçı olarak matematik yapmam gerekiyordu, işin açıkçası ne sözelim iyiydi ne de sayısalım ama bir yerden başlamak gerekiyordu ve hafta da bir kitap okumaya başladım. Bu arada hem babamın yanında çalışıp hemde kendimi geliştirmeye çalışıyordum, daha sonra dershane zamanı gelmişti ve dershaneye yazıldım ilk olarak matematik yapamayacağımı düşünerek sözel kısmına yazıldım kendimi adeta kısıtlamıştım. Biraz zaman geçtikten sonra böyle olursa istediğim bölümün gelmeyeceğini anladım ve EA bölümüne geçmeye karar verdim biraz zaman geçtikten sonra adeta bana çin alfabesi gelmişti özellikle MAt2 de hayatımda ilk defa duyduğum terimler vardı gel zaman git zaman oldu sınavlara girdik kazanamamıştım. Daha sonra dedim ki bu mat ve mat2 ya beni alır ya ben onu alırım dedim ve tekrar dershaneye yazıldım ve çok iyi bir şekilde hazırlanmaya başladım yalnız dershanede hocalar anlatıp anlatıp geçiyordu. Sonra bu böyle olmaz dedim o dönemde bu kadar videolar da yoktu sadece ekol hoca vardı onu oturdum ve izledim. Allah a şükür ki yol kat etmeyi başlamıştım kendime şöyle bir yöntem çıkarttım mat 2 de dedim ki bu mat 2’nin konularına Ligimizdeki takımlar ile eşleştireyim ve başladım. Gs= İNtegral FB=Türev Trabzon=Limit Beşiktaş= Trigonometri Gençlerbirliği=Logaritma böyle böyle kendime bi eşleştirme yaptım hem benim için eğlenceli hemde böyle ders çalışmak daha da hoşuma gitti 2 yılın sonunda mat2 den bir haber olan ben mat 2 den 17 net yapmıştım benim için çok özel bir şeydi ve artık sınavlar gelmişti girdik zaman geçti ve kazanmıştım Siyaset bilimi ve kamu yönetimi geldi. Arkadaşlar eğer buraya kadar beni sabırla dinleyip ikinci bölüme geçtiyseniz teşekkür ederim, şimdi belki bazı arkadaşlar bize ne bundan diyebilir ama bunla giriş yapmamdaki amaç İnanç kendimize inanmak Öz güven yapamam edemem benden olmaz bunları bir kenara bırakın ve kendinize güvenin ve nelere başarabileceğinizi görün ÖN YARGI mat olmaz mat2 hiç olmaz arkadaşlar yaklaşık olarak 8 yıl dersten uzak kaldım ve başladığımda mat ve mat2den bir haberdim inandım ve ön yargılarımı kırdım ve başardım. Burada açık liseyi okumak isteyen arkadaşlar varsa durmasın başlasın bitirebilir miyim demeyin yapabilirsiniz, üniversiteyi kazanabilir miyim demeyin kazanırım deyin, üniversiteyi okuyabilir miyim demeyin eğer inanırsanız yapabilirsiniz. Hiç bir şey için geç değildir!!! Şunu da söylemeliyim ki herkesin kendisine göre bir felsefesi vardır ve kendisine göre değerli sözleri vardır benimkiler ise; ”Tırnağın varsa başını kaşı” ”El elin eşeğini Türkü çağırarak ararmış” ”Elden gelen öğün olmaz oda vakti zamanında bulunmaz” ”İmkanın sınırını görmek için, imkansızı denemek lazım” ”Fatih Sultan Mehmet” ”Kurşun kalem kadar mütevazı bir şey daha görmedim. Yazmaya devam edebilmesi için devamlı küçülmesi gerekiyor.” -Anonim- ”Her şey hakkında bir şey öğrenmeye ve bir şey hakkındaki her şeyi öğrenmeye çalışın.” “Yüksekliği istedim, onu alçak gönüllülükte buldum…” Hz. Ali “Farklı olun, farklı düşünün. Sıradan işler yapmaktansa aykırı işler ortaya koymak size farklılığı getirecektir…” Steve Jobs ”2 kişi az 3 kişi fazla” bunlar benim kulağıma küpe oldu. şimdi gelelim asıl meselemize herkesin aklında bazı spesifik sorular var, üniversite de hangi bölüme gitmeliyim, üniversite de hangi bölümü tercih etmeliyim, üniversite de hangi bölümleri iş imkanları sağlıyor, bu sorular çok özel ve çok güzel tabi ki de bu soruları sormalıyız kendimize Arkadaşlar öncelikle Türkiye’de okunacak en iyi bölümler diye herkes araştırmalar yapmakta, doğal olarak mezun olduğunda iş kaygısı olmadan işinin hazır olmasını istemekte gelin şöyle sırasıyla bir bakalım; Tıp Fakültesi Diş Hekimliği Fakültesi Eczacılık Fakültesi Psikoloji Hukuk Fakültesi Makine Mühendisiliği Elektronik Mühendisliği İnşaat Mühendisliği Bilgisayar Mühendisliği İlköğretim Matematik Öğretmenliği Eczacılık Yazılım Mühendisliği Endüstri Mühendisliği Beslenme ve Diyetisyenlik Veterinerlik Hemşirelik Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Mimarlık İktisat Kamu Yönetimi İşletme Uluslararası ilişkiler Arkadaşlar böyle devam edip gitmekte şimdi yazdığım bölümler içinde çok yüksek puanlı olanlar da var çok düşük puanlı olanlarda buradaki yazdığım bölümler ile ilgili olarak hemen hemen herkesimden arkadaşım da var bir çok farklı kişilerle de görüştüm hala görüşmekteyiz en üst seviye olarak Doktorluğu geçersek, mühendislik olsun, hukuk olsun İBBF bölümleri olsun buradaki sihirli kelime kendini geliştirmekten geçiyor. Nasıl mı, Freunde, verbessere dich, lerne Sprachen, die Sprachen, die ich gelernt habe, waren für mich sehr nützlich, aber zumindest das, was ich gelernt habe, war hilfreich. Друзья, совершенствуйте себя, изучайте языки, языки, которые я выучил, были очень полезны для меня, но по крайней мере то, что я выучил, было полезно. You learn different languages It was very useful to me, Maybe I don’t know exactly but It really worked for me. kısa bir dil arası verdik diller ile oynayın arkadaşlar korkmayın hatalar yapın bizim dilimizi öğrenen İstanbul Türkçesi konuşmuyor, 2 kelime öğrenin ve onlar ile oynayın sonra artacaktır, ich bin valiente, ich bin schüler und Ich komme aus der Türkei, sayılar ein, zwei, drei, vier, fünf, sechs, seieben, acht, neun, zehn, only speak it does not matter every language basic easy yeterki iste from past to the present day Языки очень просты mesela arkadaşlar, Rusça’da TOKAME bunu ben kodladım nedir bu Türkçe Rusça aynı olan harfler T aynı O aynı K aynı A aynı M aynı E aynı Rusça ve Türkçe’de aynı harfler gerisi farklı ama basit insan bilmediği şeyden korkar, bilirsen yaparsın, yapmak için öğrenmek lazım, öğrenmek için de başlamak lazım, başlarsan yaparsın, ilk önce alfabeden başlayın bizim alfabede ”C” C onlarda S demiş biz ”y” y demişiz onlar u demiş… böyle gidiyor. neyse arkadaşlar konumuza tekrar dönelim Arkadaşlar hangi bölümü okursanız okuyun kendinizi geliştirin, bakın ilk önce mühendislikten gidecek olursak, Makine Mühendisliğini okuyan ve bitiren bir arkadaş Makine Mühendisliğinde iken okuduğu ildeki fabrikada çalışmaya başladı ve okulu bitirdikten sonra oranın mühendisi olarak çalışmaya devam etti, sonra askerlik araya girdi, gitti geldi, sonra İstanbul’a gitti sonra orada Alman firmasına girdi ve şu anda müdürlüğe kadar yükseldi. Diğer bir örnek ise farklı üniversitede Makine Mühendisliği okuyan farklı bir arkadaşım makine mühendisliğinden öyle dert yanıyor ki neredeyse abi biz nere düştük diyor bırakmak üzere bölümü. Mesela diğer bir örnek ise Bilgisayar Mühendisliği o kadar önü açık bir bölüm ki anlatılmayacak kadar; fakat biz o kadar basite alıyoruz ki; bu bölümü okuyan çok arkadaşım var, bakın şöyle söyleyebilirim bazı arkadaşlar bölüme başlıyor sonra bu nasıl bölüm diyor bölümü değiştiriyor. Daha sonra bir diğeri geliyor bana göre değilmiş diyor, arkadaşlar okuyacağınız bölümü analiz edin gitmeden önce bölümler ile ilgili fikirler alın tabi.. Bakın biri bilgisayar bölümünü yazıyor yada bilgisayar ile ilgili bölümleri yazıyor, hayatında bölüm ile ilgili araştırma yapmamış sonra bölüme gelmiş olay çok farklı bu nasıl bölüm diyebiliyor, bakın çok yakın arkadaşlarımdan bazıları bölümü değiştirdi, inşaat mühendisliğine geçti, bazısı tamamen okulu yarıda bıraktı, diğer arkadaşım bölümü bitirdi, kendi ile alakalı olmayan farklı bir iş ile uğraşıyor, farklı bir arkadaşım ise Kıbrıs da bilgisayar mühendisliğini okudu ama oda maalesef çok farklı bir iş ile meşgul. Bunlar olumsuz arkadaşlardı tabi ki bilgisayar mühendisliğinde iyi olan yok mu var mesela bir arkadaşım ise İTÜ bilgisayar mühendisliğini bitirdi ve öyle projelere imza attı ki kendini bir çok yerden istediler özellikle ABD’de den ve şu anda çok iyi bir yerde. Arkadaşlar hangi bölüm olursa olsun lütfen araştırın körü körüne istemeyin, en azından istediğinizi bölümü bir okuyan arkadaş ile görüşün forumlarda konu açmaktan bahsetmiyorum yüz yüze görüşün arayan bulur hangi bölüm olursa olsun. Bakın bir örnek daha; Kadın Doğum uzmanı bir arkadaşım bu işi yapmakta ve çokta iyi yapmakta ve istediği bu bölüme çokta severek girmişti fakat işin o kadar zorluğundan ve yoruculuğundan bahsediyor ki, bu bölümü okumasaydım iyiydi diyor,kolay bir iş değil her gün can ile oynuyorsunuz ve direk doğum ile ilgili can ile ilgili, bazen o kadar riskli doğumlardan bahsediyor ki gerçekten çok korkuyorsunuz acaba bir şey olur mu falan diye çok şükür bugüne kadar doktorluğunda her hangi bir kötü olay ile karşılaşmadı bir yandan da severek yapıyor ama yine sonuçta en azından doktorluk ile ilgili başka bölüm yazsaydım diye biliyor Pdr okuyan bir arkadaşım mezun olduğunda sınava girdi ve o kadar iyi çalışmıştı ki kısmette olacakmış hemen atandı atanamayan ise sıkıntıları devam ediyor kendimizi bilelim yolumuza bakalım araştırma çok önemli İlahiyat okuyan arkadaşım çalışmaya KPSS’ye çalışmaya başladı ve mezun olduğunda sınava girdi 82 puan alarak atandı farklı bir arkadaş ise maalesef okulu bitirdikten sonra çalışmaya başladı ve hala 2 yıldır çalışıyor KPSS ye ve puanı almaya çalışıyor erken teşhis ve erken araştırma hayat kurtarır, o arkadaş benim atanmam için ne gerek dedi bunların önünde duran KPSS idi ve çalışmaya başladı ve atandı erken kalkan yol alır diye boşuna dememişler. Elektronik Mühendisliğini okuyan bir arkadaşım var babasının mesleğini yapıyor, babası da elektronik mühendisi ve çok iyi bir fabrikada çok yüksek maaşla çalışmakta arkadaşım da bitirdi ve oda iyi bir fabrikada elektronik mühendisi olarak çalışmaktadır. Ama farklı bir elektronik mühendisi olmuş arkadaş ise işsizlikten yakınmakta ve okuduğu bölümden pişman olmaktadır. şimdi gelelim asıl meselemize maalesef bizim ülkede öyle bir sorun var ki İBBF Arkadaşlar меня зовут valiente, i am valiente, ich bin valiente, ben valiente olarak Siyaset bilimi ve kamu yönetimini bitirdim tabi doğal olarak da diğer bölümler kadar olmasa da İBBF’den İktisat, uluslararası ilişkiler, işletme, kamu yönetimi, siyaset bilimi ve kamu yönetimi ve türevlerinden bir sürü arkadaşım oldu, Bakın arkadaşlar maalesef biz bu fakülteye ve bölümlere öyle göz ile bakıyoruz ki ele ayağa düşmüş, nere gelirse gelsin bu bölümlerden hangisi olursa olsun önemli değil biri gelsin yeter, hoca dershaneye giderken yanımda bir çocuğu kaldırdı nere gitmek istiyorsun hedefin ne dedi, nere gelirse dedi.. Bakın bu bölümleri lütfen küçümsemeyelim maalesef toplum olarak da bu bölümlere karşı algımız çok kötü. Bakın Türkiye’de okunacak en iyi bölümler diye bir yazım var okumanızı tavsiye ederim bakın sadece bir iki içerikten bahsedeceğim ABD’deki okunması gereken ilk üç bölüm Teknoloji, medya, EKONOMİ İngiltere’de okunması gereken ilk üç bölüm İŞLETME VE YÖNETİM,Mimarlık,Sanat ve Tasarım Fransa’da okunması gereken ilk üç bölüm Dilbilim,Felsefe ve Siyaset,İŞLETME bakın dünyanın lokomotif ülkelerinden bahsediyorum ABD İNGİLTERE FRANSA üzerinde yaptığım araştırmada bizim İBBF bölümleri o ülkelerde ilk üçte bakın burayı iyi okumak gerekli her zaman söylediğim bir şey, ne olursa ne okursa ne işi yaparsa yapsın bir insan o işte en iyisi olsun ve işinin hakkını versin bakın arkadaşlar lütfen Youtube’a Cem Yılmaz Kakabüs ” yazın ve izleyin 4 dakikalık kısa bir video izleyin, bizim genel olarak aslında bölümler ile sıkıntımız yoktur kendimiz ile ilgili sıkıntılarımız var algılarımız ile sıkıntılarımız var, Bakın çok uzağa gitmeye de gerek yoktur; Koç üniversitesi işletme tam burslu 502 puan başarı sıralaması 284 BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ işletme 484 puan başarı sıralaması 629 GS üniversitesi işletme puan 461 başarı sıralaması 1469 neden buradaki okuyan ve mezun olan arkadaşlar illaki bir şeyler ile meşgul Koç üniversitesinde okuyanı Koç direk bünyesine alıyor… bakın arkadaşlar bazı gerçekler vardır, biz her şeyi karşıdan bekleyemeyiz, ilk dershaneye yazıldığımda KPSS A grubu için hoca teker teker herkese ne istediğimiz sordu sınıfın yarısı kaymakam olmak istediğini söyledi ve hoca siz çok iyisiniz olursunuz deyince aklımda şöyle bir soru belirdi, sınıfta tam olarak 35 kişi vardı ve kaymakamlık yılda 60 kişinin alındığı bir kurumdu yani 60 kişi ve neredeyse yarısı kaymakamın bizim sınıftan çıkacaktı bakın hayal etmek güzel bir şey ama hayalperest olmanın da bir mantığı yoktur ve şöyle bir şey oldu ki o sınıftan sadece 2 kişi gelir uzman yardımcılığını kazandı ve diğerleri ise farklı işler ile meşgul oldular. Bakın hangi bölüm olursa olsun kendinizi geliştirin bu üniversite tercih aşamalarında ne olacağınızı nasıl hareket edeceğinizi ve nere gelmek istediğinizi iyi analiz edin. Bakın iktisat son sınıf öğrencisi bir arkadaşımla konuşurken ne yapmak istediğini sordum ve hedefinin ne olduğunu sordum KPSS A çok zor dedi çalışılmaz dedi sonra bölümün ise istediği gibi olmadığını söyledi son sınıfta belirtiyor bunu ve açık öğretim fakültesinde iş güvenlik uzmanlığını yazacağını belirtti. Son sınıfta ve hala kafası karışık, giden koskoca 4 yıl sonra iktisat kötü bölüm kötü İBBF kötü, bakın bir arkadaş yine iktisat okuyor mezun oldu KPSS A ya yazılmaya karar verdi sonra 2 yıl da onu denedi oda olmadı sonra farklı işlerle meşgul olmaya başladı 4 yıl üniversite 2 yıl da KPSS a etti mi 6 yıl sonra da bölüm kötü, arkadaşlar kendimizde arayalım lütfen bazı şeyleri karşıya suçu atmak çok kolay. Bakın bu bölümü tercih etmeyi düşünen, tercih eden, tercih edip okuyan olan olan olan olan ve hala bitiremeyen bitirip iş arayan işsiz olduğunu söyleyen KPSS A ya çalışan atanamayan en baştan en sona olan süreç ile geçen zaman 6 yıl en kısası en uzunu ise uzar gider 6 yılda neler olmaz. İBBF öğrencisinin veya okumayı düşünenlerin genel portföyünden bahsediyorum pes, batak, 52, seyahat, kafeler, gezmeler tozmalar bakın arkadaşlar üniversite bizi etrafın lafından koruyan, dedi kodusundan koruyan en önemlisi de kendi vicdanımızdan koruyan bir araç tüm soruları ÖĞRENCİYİM deyip geçebiliyorsun ya sonra mezun olup bitirince. Yani benim Koçta işletme okuyan arkadaş ile ne farkım var, her şey sınavda mı belirli oluyor belki sınav fobim var belki heyecanıma yeniliyorum, yapamıyorum, sonra gidiyorum, anadolu da herhangi bir üniversite de işletme okuyorum sonra çevre dedi kodu arkadaşlar Anadolu’nun bir üniversitesinde işletme okuyor birinci algıyı yedim sonra ailem acaba bir daha mı denesen farklı bir bölüm mü yazsan bakın algıları kafanız dan atın İNGİLTERE’DE okuyacağınız İBBF’nin bölümü Koç ta işletme okusanız adam koçta işletme okuyor daha ne yapsın bakın her şey kafa da bitiyor. İBBF kötüleyeceğimize kendimize bakalım ben ne yapabilirim, lütfen her şeyi devlete bağlamayalım üniversiteye gidip de ömrümüzü batak, pes, kafeler de gezme tozma ile geçirmeyelim araştıralım, Bu gün kendi ayaklarımızın üstünde duralım, ailemizle devletimizle kendimizle barışık olalım 4 yıl boyunca devletten aldığımız kredilerle gezip tozup sonra da mezun olduktan sonra iş bulamayıp devlette o parayı geri istediğinde kötülemeyelim ailemizle aynı keza kötü olmayalım kendimizle kötü olmayalım. Bu sadece İBBF ile alakalı değil hangi bölüm olursa olsun öyle insanlar tanıdım ki elektronik mühendisliğini okuyor vizeye çalışıyor eline A4 kağıdının çeyreğini almış ve onun içindeki yazılanları ezberlemeye çalışıyor sonra mezun oluyor iş yok, arkadaşlar bunu geçelim vizeye finale bir gün kala sınavlara çalışıp geçmek nedir anlamıyorum, arkadaşlar üniversite de diyelim ki sınav yoktur. Sadece hocanın ders anlatması var 4 yıl boyunca gelip gideceksin ve diplomayı alacaksın bu kadar dese ne farkı olacak 1 gün kala ders çalışma sana ne fayda sağlayacaktır, önemli olan ”kendini geliştirmen” sihirli kelime, aslında bu sınav nedir ki bizim sınavla işimiz yoktur üniversite bu değil üniversite sana zaman anlamında korumalık yapan sana gelecek tüm dedikoduların üstünü örten bir kalkan bu kalkanı iyi kullanmak bizim için çok önemli ve kendimizi geliştirmek için fırsat sunan inanılmaz bir alan ama maalesef biz üniversiteyi de lise kıvamına indirgedik. Lise de tabi ki bambaşka bir alan ona sonra değinelim. Arkadaşlar istediğiniz üniversite gelmeyi bilir istediğiniz bölüm de gelmeyebilir önemli olan sizsiniz, diyelim ki çok farklı üniversite ve çok farklı bölümdesiniz araştırmalar yapın üniversite ile ilgili araştırmalar yapın girdiğinizde ortalamayı yüksek tuttuğunuzda çift Anadal yapabileceğiniz bölümleri araştırın okulun seçmeli olarak verdiği dilleri araştırın Rusça, Almanca, İngilizce ve gidin 4 yıl boyunca alın ve ilerletin videoların izleyin yabancı filmler izleyin en azından bir dil bilerek mezun olun diyelim ki atanamadınız, devlette bir yere giremediniz iş kuramadınız en kötüsü çevirmen olursunuz yine paranızı kazanabilirsiniz, Ama diyelim ki yine istediğiniz üniversiteye gidemediniz fakat istediğiniz bölüme gittiğiniz ben hangi üniversiteye gitmek istiyordum Hacettepe iktisata gitmek istiyordum fakat denizli iktisat geldi, bakın açın google’u önünüze hacettepe iktisat gelmiş gibi açın derslerine bakın sanki o dersleri de alıyormuş gibi alın kitaplarını okuyun ve kendinizi geliştirin hangi dil okutuyor ingilizce. Gidin ingilizce öğrenin ekstra almanca öğrenin rahat olun arkadaşlar kimse sizden oğlu gibi ingilizce Hans gibi almanca konuşmanızı istemiyor rahat olun ve öğrenin. buraya kadar elimizden geldiğince bilgiler vermeye çalıştık umarım faydalı olmuştur. Ve artık geldik arkadaşlar Tamamı ile üniversite tercihlerine, arkadaşlar yukarıda saydıklarım bölümler ile ilgili sorularınız olursa makalenin altına yorum yazabilirsiniz ve sizlerin soruları doğrultusunda hali hazırda görev yapan arkadaşlara o soruları sorabilirim, ama tavsiyem odur ki hangi bölüm olursa olsun gideceğiniz bölümü okuyan yada hali hazırda okumakta olan arkadaşlar ile yüz yüze görüşün tabi en azından 3 kişi ile görüşün çünkü sizi bölümden de soğutmasınlar yada yanlış bilgi vermesinler. İBBF’nin tüm okuyacaklar için, arkadaşlar eğer gerçekten kafanıza koyduysanız ben işletme, kamu yönetimi, iktisat, maliye, siyaset bilimi ve kamu yönetimi diyorsanız İBBF genel olarak söylemeliyim ki hiç birinin birbirinden pek bir farkı yoktur, eğer üniversiteye gidip farklı alternatifler arıyorsanız yada daha gitmeden AÖF den şu bölümü yazarım kafasındaysanız hiç yanaşmayın hangi bölümü olursa olsun bakın Maliye okumuş arkadaş babasının yanında ekmekçilik yapmakta idi bakın burada yanlış anlaşılmasın ekmekçilik ile ilgili, sadece iyi analiz etmekte fayda var. Bugün üniversiteye gidip de AÖF okumayan neredeyse nadir, İBBF eğer okumakta kararlı iseniz dediğim gibi hemen hemen hepsi aynı kefede sayılır birinin diğerinden hemen hemen farkı yoktur. Arkadaşlar ben bölümümden memnunum fakat işin sonunda ekmek yiyemedikten sonra bu doktorlukta olsa bir işe yaramaz önemli olan çok doğru hedefe odaklanmak bu ülkede gördüm ki İBBF 4 ayaklı masanın sadece 1 nin teşkil etmektedir, o yüzden masa sürekli düşmektedir, peki bu ayakları nasıl tamamlayacağız tabi ki kendimizi geliştirerek, ben bu bölümlerin geleceğin meslekleri arasında olduğunu düşünüyorum bana kızabilirsiniz İBBF çoğu işsiz ve açıkta diye ama şöyle de bir şey var ki tohum ek vermez ise toprak utansın insan önce kendini sorgulamı bugün uluslararası ilişkiler bölümü bu bölümün hakkı nedir en azından 3 dil bileceksin İngilizce, almanca, rusça veya farklı bir dil ve kendini uluslararası ve kendi ülkene göre geliştireceksin, kuru kuruya gidip ve öyle de mezun olursan geçmiş olsun bu sadece bu bölüm içinde değil bütün İBBF için bileceksin öğreneceksin geliştireceksin kendini bir yere muhtaç hissetmeyeceksin illa devlete atanayım diye beklemeyeceksin, ailemin yanında kötü duruma düştüm demeyeceksin. Bugün nice farklı bölümlerde okuyan arkadaşları gördük eğer kendini geliştirmez farkını ortaya koymaz isen ne bölümü okursan oku kaybetmeye mahkum olursun o yüzden kendinizi geliştirmeli ve farkınızı ortaya koymalısınız yoksa şikayet etmeye devam edersiniz. Unutmayın ki; zeki insanlar başkalarının hatalarından bir şeyler öğrenir. Sevdiğim bir söz daha “Kendimizi, öğrendiğimiz şeylerin büyük bir kısmını bırakarak, bize öğretilmeyenleri öğrenmeye adamalıyız.” Ronald Laing Arkadaşlar genel olarak toparlayacak olursak puanınız yüksekte olsa düşükte olsa ilk önce gideceğiniz bölümü araştırın en azından 2-3 kişi ile görüşün bölüm hakkında bilgiler alın. Sosyal bölümler ülkemizde genel olarak iş bulma konusunda sıkıntı çektiği aşikar, İBBF durumu ortada ama illa ki benim hedeflerim var ben gideceğim diyorsanız sıralama olarak İktisat, İşletme, Siyaset bilimi ve kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler diye gitmektedir; arkadaşlar gideceğiniz hangi üniversite olursa olsun çift Anadal ile farklı bölümde okuyabilirsiniz, ama size tavsiye olarak geleceğe odaklanın ve kendinizi geliştirin, İBBF’de hangi bölüm olursa olsun arkadaşlar en azından 2 dil öğrenmeniz ingilizce yanında almanca yada rusça olabilir en azından donanım olarak devlette olmasa bile özel de iş bulabilir yada yurt dışında daha fazla çalışma imkanları bulabilirsiniz. Mesela arkadaşım siyaset bilimi ve kamu yönetimi mezunu İngilizceyi orta seviyede öğrendi, bugün dış ticaret firmasında çalışmaktadır. Diğer bir yandan eğer karşılaştırma olarak bölümleri karşılaştırırsak İBBF VS HUKUK eğer hukuka puanınız yetiyorsa hukuka gidin, ayrıca arkadaşlar okulda ortalamayı yüksek tutmaya bakın ki; çift Anadal yapabilirsiniz ki bu sizi öne geçirecektir. Bütün üniversitelerin çoğunda çift Anadal var ve bunu gözden kaçırmayın. Neden Hukuk diye soracak olursanız da arkadaşlar Hukukta aldığınız derslerin çoğunu İBBF bölümlerinde alıyorsunuz birde KPSS A yani alana çalışacak olursanız tüm hukukun tüm bölümlerini görüyorsunuz sonra kendinizi sorgulamaya başlıyorsunuz. Hukuk okusam daha mantıklı diye o yüzden bu yönüyle mantıklı diğeri ise toplumdaki algı kariyer meslek Avukat sıfatını alıyorsun direk mesleğin hazır kendini konumlandırıyorsun iş konusuna gelince ise kendinize büro açabilirsiniz. Eğer kendinizi çok iyi geliştirdiyseniz ki kurumsal ofis firmaları sizi havada kapacaktır. Tabi bu toplumdaki algı ve kişisel eğer İBBF bölümde de kendinizi geliştirirseniz yine arayan değil aranan olacaksınızdır. Bilgisayar Mühendisliği VS Makine Mühendisliği arkadaşlar bu konuda tamamıyla iş size kalmış yada Elektronik Mühendisliği bölümleri araştırın fikir edinin eğer hayatından bilgisayar mühendisliği nedir araştırmamış sadece ismi ciks diye gidecek olursanız sonu hüsran olabilir makine, elektronik mühendisliği içinde aynı burada nasıl ve ne olacağınıza karar verecek kişi sizsiniz. Yoksa bilgisayar mühendisliği diye girip inşaat mühendisliğine geçip oradan da okulu bırakabilirsiniz. Arkadaşlar videoyu beğendiyseniz bir like atabilirsiniz yorumlarda istek ve görüşlerinizi belirte bilirsiniz, yukarıda yazdığım meslek dallarında herhangi bir sorunuz olursa yazmayı unutmayın hepsine tek tek cevap vermeyi düşünüyorum, bu ülkede her bir öğrenci olsun, mezun olsun bizim için çok önemli ve bizim geleceğimiz, eğer tecrübeleri mi doğru aktarabildiysem ve faydam olursa ne mutlu bize… Sadece üniversite tercihlerinde değil mezuna kalmış olabilir, tercih yapacak olabilir, üniversite de bu bölümleri okuyup fikir almak isteyen olabilir, mezun olmuş olabilir yorumlarda belirtebilirsiniz ona göre videolar çekmeye çalışacağız…, Arkadaşlar tarihte herkesin bir mahlası var neredeyse Kanuni Sultan Süleyman MUHİBBİ 2-Fatih Sultan Mehmed AVNİ 3-II. Beyazıd ADLİ 4-Yavuz Sultan Selim SELİMİ Atatürk’ün Asım Us- Şerif Bey yahya kemal beyatlı böyle gidiyor hemen hemen bütün edebiyatçıların bir mahlası var dizede ise Minnet hudâya devlet-i dünya fenâ bulur Baki kalır sahife-i âlemde adımız” peki bu neden önemli gelenek olarak gelmiş ve ayrıca bir sıfat kazanmış ve kendini o şekilde daha rahat ifade bilmenin anlamı var ve kendini geri plana çekme gibi bir çok manası var arkadaşlar benimki ise Valiente sizde dikkat etmişsinizdir ki diller ile oynamayı çok seviyorum burada 3 tane dilin karışımı ve 3 kelimelik bir anlam var…Sizde kendinize bir tane seçebilirsiniz. Son olarak bazı arkadaşlarımız şu yaştayım nasıl yapmalıyım, benim için zaman geçti, keşke şimdi ki aklım 3-4 yıl önce olsaydı diye sorular soruyorlar, biliyoruz ki müslümanlıkta keşke yoktur geçen geçti şu gelen dalga bir demeliyiz ve önümüze bakmalıyız, aslında burada ki yegane amacımız insanların zamanlarını kurtarmak, lise sona geliyor şimdiki aklım lise 1 de olsa diyor, üniversiteye gidiyor şimdi ki aklım lise son sınıfta olsa diyor, üniversite sona geliyor şimdi ki aklım üniversite 1 de olsa diyor, üniversite bitiyor başka şeylere dem vuruyor, biz Allah’ın izni ile bunları en aza indirmeye çalışacağız el birliği ile ”Gelen geçti şu gelen dalga 1 deyip” yolumuza bakalım, hiç bir şey için geç değildir. Dipnot olarak da arkadaşlar eğer bu makale de pozitif yorumlar olursa gelecek makale de biraz daha spesifik sorular hazırlayıp, puanınıza göre üniversite ve bölüm tercih etmenizde birlikte seçimler yapabiliriz. Son sözler olarak; ”Ayakkabılarım olmadığı olmadığı için üzülürdüm. Ta ki, sokakta ayakları olmayan adamı görene kadar.” Canını sıkma eğer nasipse olur. Sabretmeyi bil, vaktinden önce bahar gelmez. Canını sıkma eğer nasipse olur. Allah’a dayan. Zenginlik de fakirlik de, hastalık da sağlık da, mutluluk da, başarı da başarısızlık da.. Hepsi geçicidir. Hatta hayat bile.. Bakî olan Allah’tır.. Merhaba herkese, ben Umut. İTÜ Bilgisayar Mühendisliğinden 2020 yazında mezun oldum. Mezun olduğumda hep okul hayatımdaki gözlemlerimle ilgili bir yazı yazmak istiyordum. Hazır tercih dönemi gelmişken bilgisayar mühendisliği isteyenlere veya bu bölüme başlayanlara biraz katkım olabilir diye süreci hızlandırdım biraz. “Neden bilgisayar mühendisliği seçmeliyim, bilgisayar mühendisliği okumanın avantajları nelerdir?” tarzı sorulara cevap vereceğim bir yazı olmayacak bu. Talep gelirse onu da yaparım sonra. Ben tamamen kendi deneyimlerimi ve buradan çıkardıklarımı anlatmak istiyorum. Ama bu anlattıklarımdan da kendinize bazı sonuçlar çıkarabileceğinizi umuyorum. Eleştirdiğim noktalar maddi, fiziksel unsurlardan bağımsız olacak. Yani burda “lablarımız yetersiz, uçak uzay fakültesinde bilgisayar laboratuvarına gidiyoruz, asistan sayısı az” gibi eleştiriler olmayacak. Zaten bu konulardaki eleştirileri herkes yapıyor bir de bana ihtiyaç yok. Ben daha mental konulardan, zihniyet yanlışlarından bahsetmek istiyorum, çoğunlukla benim yanlışlarım olmak üzere. Ve bu yanlışlarla girdiğim ve uzun süre geçirdiğim yolda vazgeçmek üzereyken bir şeyleri nasıl düzelttiğimin hikayesi olacak bu. İyi geçtiğimden beri öyle çok iyi bir öğrenci olamadım aslında. Mesela lisede sadece son sınıfın son dönemi takdir alabilmiştim. Onda da almayanı dövüyorlardı gibi bir durum vardı. İTÜ Bilgisayar Mühendisliğini nasıl kazandın o zaman derseniz hem sınava 2. kez hazırlandığımdan ilk sonucum da çok kötü değildi hakkımı yemiyim hem de matematiğim hep çok iyiydi belki de onun yarattığı farktan. Yoksa bir şeyleri öğrenip gelip sınav anında döktürebilen biri hiç olamamıştım, hep vasatortalama notlar alan biriydim. İTÜ’de de bu devam etti. Şimdi düşününce görüyorum ki aslında daha okuldaki ilk bölüm dersi sınavımda İTÜ bilgisayar mühendisliği bana nasıl bir şey olduğunu göstermişti. Okuldaki ilk sınavım Gözde hocadan aldığım Linear Algebra dersinin sınavıydı ve notlar açıklandığında 86 aldığımı görmüştüm. “Tamam yaaa yedim ben bu bölümü D” dedim içimden ve arkadaşlarımın yanına gittim. Arkadaşlarımdan da kendimi daha zeki görüyordum o zamanlar. Hem aralarında en zeki olmadığımı hem de zekanın bu ortamda en az önemli unsurlardan biri olduğunu çok geç anlayacaktım. Arkadaşlarımın yanına gittiğimde hepsi 90 küsür notlar almıştı. Sonra sınav ortalamasını söylediler bana. Sınav ortalaması yanlış hatırlamıyorsam 90’dı. Bir grup insanın ortalaması! 100 üzerinden nasıl 90 olur? Manyak bu adamlar diye dehşete düştüm o an için. Sonra bu dehşet durumu yerini vasat notlarımın artık benim için normalleşmesine ve şikayet evresine etmek çoğu zaman kötü şeyin sorumluluğunu kendinden uzaklaştırmanla biten bir şey. Ama aynı zamanda yeni çözüm yolları üretme arayışınıza da ilk adım. İTÜ’de de şikayetçi olabileceğiniz tonlarca şey olacak. Hocalar, bölüm, okul, ders programları, zincir dersler… Bu şikayetlerinizde de haklı olacaksınız muhtemelen en azından kendi içinizde. Hem yaşadığımız ülkedeki sorunlar, hem okulun / bölümün maddi şartları sadece para değil, asistan sayısının, lab alanlarının az olması da bir örnek olabilir, birtakım siyasi durumlar, hocalarla olan bakış ve jenerasyon farklılıkları haklı şikayetlerinizin oluşmasına yeterli malzemeyi verecektir. Ben de bu şekilde şikayetçi olmaya başladım çokça. Hakkımın verilmediğini, burada birçok şeyin yanlış gittiğini, bunlar düzelirse benim de düzelebileceğimi haklılığınız ne olursa olsun, bunların sizin buradaki yaşamınızı güzelleştirmeyeceğini, sizi ileriye taşımayacağını söyleyebilirim. Burada önemli olan bu sorunları aşmak için yeni çözümler geliştirmek ya da kendinizi sorgulayıp bakış açınızdaki hataları görmek. Bu konuda tüm sorumluluğu sizin omuzlarınıza yüklüyor olmamı haksız buluyor olabilirsiniz. Ama bunu yapmamın sebebi başarısız olmanız durumda okulun, bölümün veya başka bir birimin sizin için hiçbir şey yapmayacak olduğunu deneyimlemiş olmam. Okul tarafından başarısızlığınıza karşı yapılacak tek müdahale bir sonraki dönem için alabileceğiniz ders kredisini düşürmek olacak. Maalesef akademide başarısızlıkta olarak şikayet ederek bir yere varamadığımı gördüğümde kendimde eksik olan şeyleri aramaya başladım. Bunun öğrenme kültürü eksikliğinden ve aslında ilkokuldan süregelen bir sürü yanlışın birikmesiyle ortaya çıkmış durumlar olduğunu anladım. Ömer Aygün’ün Flu TV’deki Olmaz Öyle Saçma Felsefe programında yanlışlarla ilgili çok güzel bir benzetmesi var. Yanlışların bir börek gibi olduğunu, üst üste katmanlar şeklinde birikerek bizi büyük yanılgılara sokabildiğini ve bu yanılgılarından kurtulmak için büyük yıkımlar yapmamız gerekebileceğini harika anlatmıştı. İzlemenizi kesinlikle tavsiye ederim. Bahsettiğim börek analojisine ilk 5 dakikada değiniyor sadece o kısmı izlemek KültürüBenim için ders çalışma, bir şeyler öğrenme işi küçüklüğümden beri hep çok pragmatik temellere dayanıyordu. Daha küçüklükten ailemden aldığım çalışmam için yapılan telkinler sürekli “iş bulmak, aç kalmamak, iyi pozisyonlara gelmek” üzerineydi. Korkuyorlardı, “oğlum nerde mutluysan o işi yapmalısın ” gibi tabiri caizse pembe konuşmalar yapabilecek durumları yoktu. Argo için üzgünüm ama bu anlamı daha iyi karşılayan bir tabir yok. Bu benim öğrenme kültürümü sürekli belli sonuçlar almak üzerine kurmuştu. Bugün Türkiye’de kıyasıya yarıştırılarak üniversite sınavlarına hazırlanan birçok öğrencinin aynı problemi yaşadığını biliyorum. Bu şekilde edinilmiş bir öğrenme kültürü veya alışkanlığı ise en fazla üniversiteye kadar sürdürülebiliyor. Çünkü artık her alanda dünya buraya gitse de özellikle bilişim sektöründe her gün kendinizi güncellemeniz ve öğrenmeye hazır olmanız gerek. “Bir süre sonra nasıl olsa her şey öğrenilmiş olur” diye düşünülebiliyor ama maalesef öyle değil. Bu sektörde çalışan, Twitter’da takip edip örnek aldığım, harika kariyerlere ve tecrübelere sahip insanların bile bu konularda dediği şeyler dikkate almaya değerYani hal böyleyken öğrenme motivasyonunu, kültürünü “iyi yerlere gelmek” üzerine kuran birinin yaptığı işi ne kadar iyi yapabileceği, mutluluğu, iyi yerlere gelmesi büyük bir soru işareti. Kimse aç kalmayayım diye böyle hayat boyu sürecek bir öğrenme maratonunun içine atmaz kendini diye düşünüyorum. Ben de yaklaşık 2 sene önce bunu fark ettiğimde Ömer Aygün’ün bahsettiği gibi kendi öğrenme alışkanlıklarım üzerinde bir yıkım gerçekleştirmeye çalıştım. Hala da bunun üzerinde uğraşıyorum, bazen yapamıyorum. Öğrenirken ana odağım öğrenmiş olmanın sonuçları değil o anki meraklarım oluyor ve bu şekilde hem mesleki hem entelektüel alanlarda çok daha hızlı zenginleştiğimi düşünüyorum. Size de tavsiyem öğrenme motivasyonlarınızı, alışkanlıklarınızı doğru temeller üzerine kurduğunuzdan emin akademi tarafında bu öğrenme kültürü neden inşa edilemiyor? Bunda hem ülkenin sosyoekonomik durumu, hem de aslında bu kültürün erken yaşlarda kurulması gerekirken, bu yaşlardaki eğitimin yetersizliği, öğrencilerin üniversiteye tıpkı benim gibi çok bilinçsizce, üniversitenin amacını bilmeden gelmesi en önemli etkenler. Ancak bu yazı direkt olarak üniversiteye odaklandığından bu alanlara girmeden, direkt bu alan içinde kalarak eleştiriler yapacağım. Kendimi yeterince gömdüğümü biraz başkalarına sallamayı artık hak ettiğimi ve ÖğrencilerBertrand Russell, hep böyle sosyal konularda adı geçse de büyük bir matematikçi ve bilgisayar bilimine katkısı büyük aynı zamanda, bizden yani p Eğitim Üzerine adlı kitabında şöyle diyorHerhangi bir gaz gibi insan benliği de dışarıdan bir basınçla karşılaşmadığı sürece durmadan genişler. Bu açıdan eğitimin amacı dış basıncın vurma ve ceza gibi değil, alışkanlıklar, düşünceler ve duygudaşlıklar biçiminde oluşmasını 1926'da bunları söylerken birkaç hafta önce gerçekleşen bir online sınavda İTÜ’de bir hocanın yanlış gördüğü bir konuyu çözümleme şekline bakalımBurada olaya özgü olarak kim haklı kim haksız konusunu hiç açmıyorum. Dikkatin oraya gitmesini istemem. Ama bir hocanın yanlış gördüğü bir konuyu çözümleme şeklinin direkt olarak cezalandırmaya dayanması, bunu zevkle yapacağını söylemesi, akademide bu cezalandırma kültürünün, tiranize etmenin hala sürdüğünün apaçık bir göstergesi değil mi?Bir başka örnek olarak mesela Celal Şengör’ün bir konuşmasını örnek verebilirim. Videoyu aradım ama bulamadım. Hatırladığım kadarıyla anlatacağım, yanlış bir şey aktarırsam kusura bakmayın. Başka bir hocayla Bilkent Üniversitesi’ni gezdiklerini, restoranları, spor salonlarını, sosyal aktivite yerlerinin onlara gösterildiğini anlattıktan sonra “yahu burdan çok güzel tatil köyü olur” diyip gülüyordu hoca. Bu esprili bir hikaye aslında. Çok da ciddiye almamak gerek. Ancak bu tarz söylemler çok fazla kişi tarafından yapılıyor ve özellikle akademide etkili kişilerin üniversiteye bakışlarını çok güzel anlatıyor. Öğrenciler spor salonlarında dans edebilir, tiyatrolar yapabilir ve harika bilimsel çalışmalar ortaya koyabilir. Böyle konuları boş iş olarak değerlendirmek ve öğrencileri tek tipliliğe itmek bulunduğu yerden mutsuz öğrenciler yaratıyor. Bu sosyal aktivitelere Harvard, Stanford gibi okullardaki katılma oranları ile bizi kıyasladığımızda fark da ortaya çıkıyor. Bu okullardaki öğrencilerin forumlarda okullarını nasıl mutlulukla, hevesle insanlara anlattığını, tanıttığını okursanız bir de İTÜ’de öğrencilerin nasıl anlattığına bakarsanız mutluluk farkını göreceksiniz. Bugün dünyanın en iyi sistemleriyle, en parlak, en zeki mühendisleriyle çalışan Google gibi şirketler bile çalışanlarını şımartmaya, çeşitli etkinlikler düzenlemeye çalışıyor çünkü günümüz dünyasında mutluluğun olmadığı yerde başarı da için yapacağım ikinci eleştirinin konusu İyi öğrenciyle, kötü öğrenciyi ayırt etmek için verilen gereksiz benim en garipsediğim, hatta bazen boyutlarının saçmalığıyla beni güldüren şeylerden biri. Eğitim hayatımızı daha ilkokuldan beri sürekli rekabet içinde yaşadığımızdan dolayı bu rekabetçilik bizim zihinlerimize öyle bir işlemiş ki insanların öğrenebildiği kadar şey öğrenip sonrasında dünyaya atılacağı ve zaten öğrendiği ne kadarsa, verdiği emek neyse onun sonucunu alacağı bir sistem varken bir de hocalar yeni setler çekip, yeni adalet mekanizmaları kurmaya çalışıyor. Yukarıda bahsettiğim öğrenme kültürü, merak zenginliği gibi yetileri yüksek olan öğrenciler zaten onlara okul ya da hocalar ekstra ilgi gösterdiğinden, ya da hocalar onlar için adaleti sağladıklarından dolayı başarılı olmuyorlar. Zaten bu öğrenciler akıllı, parlak insanlar ve yaptıkları işi severek yapıyorlar. Adaleti sağlamak niyetiyle girilen bu çaba sadece başarısızları “çürük elma” olarak hissettirmeye yarıyor ve aynı zamanda o bölümün öğrencileri arasında da bir hiyerarşi oluşuyor. Bu bir süre sonra o toplulukta iyice kanıksandığında, çürük elma olarak gözükenler diğerleri kadar çabayı sarf ettiğini düşünüp alamadığında çok daha kötü reaksiyonlara yol açabiliyor. Bu da aslında maymunlarda bile gördüğümüz çok temel bir bu uzun uzun yazdığım 2. eleştiriyi Oğuzhan hoca tek tweette daha da güzel anlatmış olabilir. ÖzgüvenSonu burada yapmak istedim. Arkadaşlarımla bu konular üzerinde konuştuğumuzda hepimizin ortaklıklarından biri böyle bir üniversitede bu bölümleri okuduktan sonra yukarıda bahsettiğim sebeplerin de etkisiyle ciddi bir özgüven eksikliği oluşturmasıydı öğrencilerde. Sonuca bakınca ben ve birçok arkadaşım daha mezun olmadan iş teklifleri aldı, çalıştıkça da bu tarz sıkıntıları giderek yeniyoruz. Ama birçok arkadaşımda Fear Of Failure gibi ya da sektörde karşılaştığım büyüklerimde Imposter Syndrome gibi özgüven alakalı sorunların varlığını duyuyorum ya da gözlemleyebiliyorum. Bunları araştırmanızı da tavsiye ederim. Üstelik bu özgüven sorunlarının sadece vasat öğrencilerde olduğunu düşündüyseniz yanılıyorsunuz. GPA civarlarında ortalamaları olan, dünyanın en iyi üniversitelerinde mastera başlayan, çok iyi şirketlerden teklifler alan arkadaşlarımda bile özgüven sorunları çok net bir şekilde gözüküyor. Bunu okuyan bir hocam varsa tek ricam bu kadar parlak öğrencilerin böylesine özgüvensizliklerle hayata adım atmasına izin vermemeleri üniversite size mükemmel şeyler katacaktır ama bazı şeyleri de almaya çalışmaktan çekinmeyecektir. Burada yaşayacağınız zorluklar size kendinizi sorgulatacak ve özgüveninizi düşürecek. Özgüven sorunları yaşadığınız bu noktalardan ise sadece kendi değerinizin ne olduğunu, neleri farklı ve iyi yapabildiğinizi keşfederek çıkabiliyorsunuz. En azından benim ve arkadaşlarımın deneyimi böyleydi. Ben mesela nerdeyse bütün üniversite hayatım boyunca çalıştım. Küçük/büyük startuplarda, kurumsalda, öğrenci kulüplerinde… Bu yolda kendi değerimin, fark yaratabildiğim ve mutlu olabildiğim şeylerin ne olduğunu nihayetinde anlayabildim. Ve bunları yavaş yavaş başardığımı hissettiğimden dolayı vasat bir öğrenci olarak geçirdiğim üniversite hayatımdan çok iyi bir mezun olarak ayrıldığıma gerçekten inanıyorum, kendime güveniyorum. Karamsar bir yazı oldu ama kötü bitmedi. Böyle özel bir yerde hikayenin kötü bitmesi de çok üzücü olurdu zaten. İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi’ndeki tüm hocalarıma, personellere emekleri için çok teşekkür ederim. Yazıyı daha fazla uzatmamak adına bölümüme olan duygularımı tek bir videoda anlatmak mutlulukla, gururla anlattığı ve içinde bulunmaktan sonuna kadar keyif aldığı üniversitelerimiz olması dileğiyle…

kötü bir üniversitede mühendislik okumak